Gündem ve ötesi...

Günlük meseleler gündemi o denli meşgul ediyor ki bu hengamede pek çok önemli icraat, yarını inşa eden atılımlar, olağan işler gibi, iki lafın arasında sabun köpüğü gibi eriyip gidiyor.

Geçen hafta İstanbul'un sembol yapılarından Kariye Cami ibadete açıldı; pek konuşulamadan bir iki haberle geçiştirildi.

Oysa Kariye, Ayasofya ile aynı kaderi paylaşmıştı.

Osmanlı İstanbul'unda, 1511 yılından Cumhuriyet devrine kadar cami olarak hizmet veren Kariye, 1947 yılına gelindiğinde müzeye çevrilmişti.

Ayasofya'dan ardından, nihayet bu sembol yapı da (düzenleme ve restorasyon çalışmaları tamamlanarak) yeniden ibadethaneye dönüştürüldü.

Sanat ve mimarlık tarihi açısından İstanbul'un incilerinden olan fakat müze yapılarak boynu bükük bırakılan Kariye'nin ezan sesine kavuşması geçen haftanın önemli olaylarındandı.

Bazı popülist siyasetçiler, tarihi bir çeşmeye taktıkları musluk açılışını bile şaşalı bir propaganda malzemesine çevirirken, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce restorasyonu tamamlanan 201 eserin açılışı sessiz sedasız gerçekleşiyor.

Söz konusu açılışlara Cumhurbaşkanı Erdoğan katılmasa, ilgisiz medya sağolsun, toplumun büyük kesimi olan bitenden haberdar olmayacak.

Bir duyarsızlaşma, bir körleşme almış başını gidiyor.

Geçen haftanın güzel haberlerinden biri de UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi'nde yer alan Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası'nın 2015 yılından bu yana süren kapsamlı restorasyonunun tamamlanmış olmasıydı.

Taşın taş olmaktan çıkıp bir medeniyetin görsel bir başyapıtına dönüştüğü bu essiz sanat eseri, Anadolu'nun El Hamra'sı olarak anılır. Taç kapılarının her biri birbirinden eşsiz bezemelerle göz kamaştırır. Dokuz yıl süren çalışmayla 800 yaşındaki eserin çatısı değiştirildi, lazer temizlemesi ve enjeksiyon sistemi ile güçlendirmesi yapıldı. Etrafındaki 190 bina da kamulaştırılarak daha görünür hale getirildi.