Kaybolan ruh nasıl kazanılacak

31 Mart'ın üzerinden 40 gün geçti. 31 Mart sonuçları, Erdoğan'ın Ak Parti genel başkanı hüviyetiyle yaptığı balkon konuşmasında "Yenilgi" olarak tanımlanmıştı. 22 yıl sonra "ikinci parti" idi yönettiği parti.

14-28 Mayıs seçimlerinde elde ettiği başarıdan sadece 10 ay sonra "yenilgi"yi yaşıyor. Sonucu "Yenilgi" diye tanımlamaktan kaçınmadı, muhtemel ki bu sonucu görüyor ve bekliyordu.

Seçimden hemen sonra yapılan parti MYK'sında yaptığı " külli özeleştiri" çağrısında "Ortada sadece bir seçim kaybı değil kan ve ruh kaybı bulunduğu"nu ifade etmesi de, partide bir "aşınma süreci yaşandığı"nı görüyor olduğunu ortaya koymaktadır.

Bu sütunda Erdoğan'ın "Kan ve ruh kaybı" tespitine dair ilk yazım, bu başlıkla, 4 Nisan'da, yani seçimden dört gün sonra çıktı. Orada "Ruh kaybı"na daha önce yapılan "Metal mental yongunluk" tespitlerine ilaveten "İman yorgunluğu" tanımını koyanların bulunduğunu da belirtmiştim.

"Kan kaybı" ifadesi, Erdoğan'ın kan üzerinden bir değerlendirme yapmayacağı noktasından bakarsak, muhtemel ki, "oy kaybı"na, "toplumsal zemin kaybı"na işaret etmekteydi.

Fakat "Ruh kaybı" daha "Erdoğan'ca" bir anlam yüküne işaret etmekteydi. Partinin bir ruhu vardı, misyon o ruhla alakalıydı, o ruh partiyi cazibe merkezi yapmaktaydı vs.

Erdoğan böyle düşünüyor olmalıydı ve 31 Mart yenilgisi, işte bu ruhun kaybolduğu kanaatine götürüyordu onu.

Ben, benim gibi bakan pek çok insan, evet Ak Parti'nin "Fabrika ayarları" denen olguda, böyle hassasiyetleri olduğuna inandığımız için, hep, "Heeey, nereye gidiyorsunuz" gibi bir sorgulama dili geliştirdik. Kimi zaman bu yaklaşımımız "Partiye fazla misyon yüklemek" gibi görüldü. "İktidar bozar" yaklaşımından yola çıkılarak, başlangıçta belli duyarlılıklar olsa bile, "Güç"ün insanı en temel kriterlerin uzağına düşürebileceği söylendi. Bu görüşe göre bundan Tayyip Erdoğan da müstesna değildi. Hatta gelinen noktanın merkezinde o bulunmaktaydı.

Son "kan ve ruh kaybı" tespitini Erdoğan'ın bizzat kendisi yapıyor. Özeleştiri kapsamına kendisini de alıyor olsa bile, "kan ve ruh kaybı"nın en azından kendi dünyası dışında vuku bulduğu kanaatinde olmalıdır. Böyle zamanlarda insan kendinden başlayabilir mi veya "Lider"e kendinden başlamak gibi bir durum yaşatılır mı

Bunu "muhalif" diye tanımlanmayı göze alanlar yapabilir. "Muhalif" diye tanımlandığınızda, yakınlarda iseniz mesafe konmaya başlanır, ardından uzaklaştırılırsınız, uzakta iseniz düşman muamelesine tabi tutulursunuz.

Oysa, belki de "Dostça" uyarılardır söz konusu olan Onları dinleseniz, daha sorun küçükken çözme imkânını bulacaksınız. Yanlışlar birikmeyecek, "Etraf" yanlış adamlarla çevrilmeyecek, "Yenilgi" yaşanmadan süreci kontrol edeceksiniz.

Ak Parti'nin misyonunu önemseyen bir Meclis'te, "Ahmet Bey'in ya da Karar yazarlarının uyarıları dinlenseydi bu noktaya gelinmezdi" gibi değerlendirmeler yapıldığı ulaştı bana.