Abdüllatif Uyan

Türkiye

Kendisine üstâd arayan genç...

Bağdat evliyâsındanEbû Bekr-i Şiblîhazretleri, gençliğinde bir üstâdararken Cüneyd-i Bağdâdî hazretlerini bulup girdi hizmetine.Aradığını bulmuştu.Üstâdı da aradığına kavuşmuştu.Nitekim Ebû Bekr-i Şiblî'yi gördü.Ondaki kabiliyeti sezdi.Ve ilk vazîfeyi verdi."Git, çıra sat!"O da cân-ü gönülden;"Başüstüne efendim"dedi.Bir sene müddetle çıra sattı.Son

İbret böyle alınır!

Bağdat evliyâsındanEbû Bekr-i Şiblîhazretleri, bu yola girmeden önce, çok çalışkan ve âdil bir vâliydi bir şehirde.Ahâli çok seviyordu onu. Zamânın Sultânı, vazîfesinde gösterdiği başarı sebebiyle kendisine bir "elbise" vermişti mükâfat olarak.Bunu, özel günlerde giyer, titizlik gösterirdi kirlenmemesi için.Ancak bir gün geldi.Kirletti bu elbiseyi.

Çok sevilen bir talebe...

Bağdat evliyâsındanEbû Bekr-i Şiblîhazretleri, bir talebesini diğerlerinden daha çok seviyordu.Öbürleri merak ederdi.Kendi aralarında"Hocamız onu bizden çok seviyor. Acabâ ne hikmeti var"diyorlardı.Hocaları bunu sezdi.Ve onları bir gün aldı.Dicle kenarına götürdü. Maksadı, onu niçin çok sevdiğini anlatmaktı diğerlerine. O sevdiği talebe, sohbetin t

Üç suâle, tek cevap!..

Şems-i Tebrîzîhazretlerine bir grup felsefeci geldi bir gün.Bir tânesi;"Size üç suâlimiz var" dedi.Birincisi;"Allah vardır, görünmez"diyorsunuz. Görünmeyen şeye nasıl inanıyorsunuzİkincisi;"Şeytan ateşten yaratıldı"dersiniz. Sonra da ateşte yanacağını söylersiniz. Hiç ateş, ateşi yakar mı"Üçüncüsü;"İslâm'da kul hakkı var"dersiniz. Bırakın herkesi k

"Geçimin nasıldır"

Belh şehrinde yaşayan büyük velîŞakîk-i Belhîhazretleri, Mekke'ye gitmişti bir zaman.Biri onu tanıyıp;"Efendim, bana nasîhat eder misiniz" diye ricâ etti.Büyük velî sordu ona:"Geçimin nasıldır, yiyecek bir şey bulamazsan ne yaparsın"Adam cevâbında;"Bir şey bulunca şükrediyor, bulamayınca sabrediyorum" dedi.Büyük velî;"Belh'in köpekleri de öyle yapa

"Önce dînimi öğrenmeliyim!"

Büyük velîŞakîk-i Belhîhazretleri, gençliğinde tüccarlık yapardı.Mal almaya Türkistan'a gitti.Bir puthâne görüp içeri girdi...Birine yaklaşıp sordu:"Ne yapıyorsun böyle""İbâdet yapıyorum.""Bu putun, ne kendine faydası olur, ne de sana. Hâlbuki seni yaratan bir İlâh var ki, Ona tapsan, her türlü murâdına kavuşursun. O hakîkî İlâh, Allahü teâlâdır" d

"Bana nasîhat eder misiniz"

Şakîk-i Belhîhazretleri, Allah adamlarındandır. Hârun Reşid, ne zaman sıkılsa bu zâta gider, nasîhatleriyleferahlarmış.Bir gün yine gider.Ve çalar kapısını;"Selâmün aleyküm Efendi Baba.""Aleyküm selâm evlât."Oturur, sohbet ederler.Bir ara büyük velî sorar:"Ey halîfe! Farz et ki, bir çölde yalnız kaldın. Çok susadın, ama içmek için bir damla suyun y

"İmân et ki, kurtulasın!"

Belh şehrinde yaşayan büyük velîŞakîk-i Belhîhazretleri, önceleri gençlerin reîsiydi...Bir gün bir tapınağa girdi...Burası Mecûsîlere âitti.İçeride ateşe tapınan bir gençgördü.Yanına yaklaşıp;"Buna niçin tapıyorsun Allah'a îmân et ki, cehennemde yanmaktan kurtulasın!"dediGenç, ayağa kalktı.Ve ona bir "tokat" attı!Hazret-i Şakîk üzüldü!Çok ağlayıp t

"Bakıyorum neşelisin!"

Belh şehrinde yaşıyan büyük velîŞakîk-i Belhîhazretleri, gençliğinde ticâret yapıyordu.Bir ara kıtlıkolduBu, büyük dertoldu insanlara.Suratlar asıktı.Kimse gülmüyordu.Bir gün bir kölegördü.Neşeliydi ve gülüyordu.Yaklaşıp sordu:"Bakıyorum neşelisin.""Evet, elhamdülillah.""Bu kıtlıkta herkesin suratı asıkken sen neşelisin. Nedir bunun hikmeti"Köle de

Bir zenginin teklifi!..

Belh şehrinde yaşayanŞakîk-i Belhîhazretlerinin huzûruna, çok zengin biri geldi bir gün.Ve edeple arz etti:"Efendim bir istirhamım olacak.""Buyur kardeşim.""Estağfirullah. Mâlumunuz, benim bir hayli malım var.""Evet, biliyorum.""Sizinse pek yok efendim.""Evet, öyle.""İzninizle, zât-ı âlinizin her ihtiyâcını ben karşılayayım. Bu arada duânızı da alm