Eskiden, AK Parti iktidarının başlarında gizli anayasa olmazdı, olamazdı.
Devletin, milletten gizli, saklı bir anayasası mı olurdu! Devletin şeffaf kurallarla çalışmadığı, asıl anayasanın sır gibi saklandığı düzenler, vesayet düzeniydi.
Devlete hainlik, millete düşmanlık gibi ağır suç tanımları, vatandaştan gizlenmezdi. Bu suçlar; vatandaştan gizli istihbarat fişleriyle de belirlenmez, açıkça kanunla belirlenirdi.
Vatandaş; mahkeme kararıyla suçlu bulunmadıkça sakıncalı, sakıncasız diye ayrılamaz, eşit haklardan mahrum bırakılamaz, ayrımcılığa uğratılamazdı.
Tehdit, düşman filan dışarıda gezerdi, içeride ne arardı. İçeride düşman değil, bulunsa bulunsa suçlu bulunurdu.
Hatta bu anlayışla Erdoğan, Başbakan olduğu 2008'de, PKK'ya düşman değil suçlu gözüyle bakmayı savunmuştu. PKK gibi suçlularla demokrasi, hukuk içinde mücadele edeceklerini de...
Siz sormadan söyleyeyeyim, önceki günkü bir Anadolu Ajansı haberinden hatırladım şimdi bunları.
Haber aynen şunları diyor:
"Devletin 'gizli anayasası' olarak nitelendirilen ve kamuoyunda 'Kırmızı Kitap' olarak adlandırılan Milli Güvenlik Siyaseti Belgesi'nin güncellenmesi çalışmalarında sona gelindi."
Neymiş Meğer devletin hâlâ gizli bir anayasası varmış ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatıyla güncelleniyormuş. Son güncelleme 2019'daymış.
Yeni güncelleme için ay başında 'gizli' nitelikte bir toplantı yapılmış. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz başkanlığında.
MGK Genel Sekreterliğindeki bu toplantı o kadar gizliymiş ki "katılımcıların cep telefonları ve akıllı saatleri" alınmamış, güvenlik önlemleri üst düzeyde"ymiş.
Artık sona gelinmiş, Erdoğan başkanlığındaki MGK'da son şekli ele alınacakmış.
Anadolu Ajansı, şu detayları da veriyor bize:
"Milli Güvenlik Siyaseti Belgesi, içeriği itibarıyla devletin iç ve dış tehdit algılamalarını madde madde ortaya koyan bir belge niteliğini taşıyor."
Ha, demek milletten gizlenen iç tehdit ve düşman tanımlamalarına da aynen devam ediliyor.
2010'da, daha önce ekleriyle yüzlerce sayfa tutan Kırmızı Kitap, güya 25 sayfayla sınıflandırılmıştı. Şimdi kaç sayfa tuttuğu haberde yok.
Halbuki 2010'daki değişliklik öncesinde Başbakan Erdoğan'a sorulmuştu. Kendisi ve tabanının Kırmızı Kitap'ta gerici iç tehdit ve irticacı düşman olarak yorumlanması hakkında ne hissediyordu
Kitabı ilk gördüğünde hissettiklerini şöyle anlatmıştı:
"Belgenin bütünü tüyler ürpertici tablo ortaya koyuyordu... Salı günü yaptığım konuşmada halkını dışlayan, halkını tehdit unsuru olarak görenlere yönelik ifadem var, onun çağ dışı olduğunu ifade eden bir yaklaşımım var. Siyaset belgesinin aslında kanuni geçerliliği yok, bir genelge. Göreve geldiğimiz dönemdeki siyaset belgesi ile şu andaki siyaset belgesi çok farklı. Bu yıl siyaset belgesi yeniden ele alınacak. Ele alırken, endişeleri de tamamen ortadan kaldırmaya yönelik adımları atmakta hükümetimiz kararlıdır. Bunun MGK'da tekrar müzakeresini yapacağız."