26 Eylül 2024 tarihli, "AKP'li belediye -ismi bizde mahfuz- bize, Münâzârât'ı okumamak şartıyla 6 katlı bir bina verdi, elhamdülillah tıklım tıklım doluyor, çok büyük hizmetler ediyoruz!.." şeklindeki yazımızı değerlendiren bir grup kardeşimizden birisi "Bu ifadeyi bir kişi mi kullandı, teyidini aldınız mı, aksi halde gıybet olur!" dedi.
Evet, teyidini aldık... Ayrıca, isim vermedik!.. Kişi veya grup, akımların ifade, fikir ve yanlış değerlendirmelerini eleştirmek gıybet değildir. Bilâkis bir vecibedir! Ki, emr-i bi'l-ma'ruf, nehy-i ani'l-münker vazifesi Kur'ân'da bir emirdir:
Bilindiği gibi, "emr-i bi'l-ma'ruf ve nehy-i ani'l-münker", iyiliği emredip kötülükten vazgeçirmeye çalışma çerçevesindeki faaliyetler için kullanılan bir tâbirdir. Kur'ân'da, Müslüman ferd ve toplumun özelliklerinden birisinin bu olduğu; "Siz insanlar için ortaya çıkarılan doğruluğu emreden, yanlışı engelleyen Allah'a inanan hayırlı ümmetsiniz"1 meâlindeki âyetle beyan edilir. "Müspet eleştiri" diye değerlen-direbileceğimiz "ma'ruf ve münker" hem mükellefiyet hem ibâdettir:
"Sizden iyiye, güzele çağıran, doğruyu emreden ve yanlışı engelleyen bir toplulukgrup olsun. İşte başarıya ulaşan yalnız onlardır."2 Âyetteki, "başarıya ulaşan yalnız onlardır" cümlesinden de, "başarı ve verimin" tahkik, araştırma ve tenkideeleştiriye bağlı olduğuna hükmedebiliriz. Fenâlığı, yanlışı düzeltmemek; yâni eleştiri yapmamak da bizatihi bir münkerdir; men etmek bir mecburiyettir. Bu vazife yerine getirilmediğinde zararlarının, ferdlerle sınırlı kalmayıp toplumun bütün katmanlarına sirayet edeceği açıktır.