Sarkaç

Bir sağa bir sola gidip, gelir; hızla koşar, durmadan.

Tik tak, tik tak...

Sarkacı sallandıran, içindeki intizam.

Zembereği kurulu, birbirine örülü dişliler, çarklar, miller, ibreler...

Hâl-i hazır zamanı saymak için, çalışır; emrolunan o âna, varmak için yarışır.

Tik tak, tik tak...

Boşalınca zembereği, hareketler yavaşlar. Sanki, mehter takımı; dura kalka yol alır.

Hemen bir el yetişip, kuracak; durmaktan kurtulacak.

Ona göre hayat bu!

Ya insan

İnsan, harika bir makine; gece gündüz işleyen.

İçi dışı sır dolu; sessizce gider, yolu.

Her bir âzâ birbirine sırt vererek güç alır:

Kalp, gece gündüz kan pompalar; daralır, genişlenir. Yaradan'ı zikrederken, "derviş tefi" kesilir.

Hû, hû, hû...

Gider gelir kan; bedene taşır, can.

Alyuvar, akyuvar senin sağlığın için çabalayıp dururlar.

Bu ne biçim heyecan

Mide, böbrek, ciğer, dalak birbirinden şevk alarak, sırtlarını sırtlarına dayarlar; hatırını, hiç bezmeden sayarlar.

Tavzif oluş sebepleri; hayatına payanda!

Göz, ruhun penceresi; seyreder, seyrân eder. Bunca güzel şeylere, gönlünü hayran eder.

Bir hârika saray insan, her şubesi bir âlem. Duygular, lâtifeler; his dokusu, bilmece.

Hikmetinden sual olunmaz, Allah'ım!

Terazinin bir kefesine dünyayı, diğerine de insanı koymuşsun; ağır basmış, âbid'in.

Çünkü, muradın öyle.

Kâinata meydan okur, iman zırhını giyen; tâ derinden gelen sesle, sana "Allah'ım!" diyen.