SON dört senedir bu sütunlarda sürekli dile getirdiğim bir konu vardı. "21. yüzyıl Türk asrı olacak" diye yazdım sık sık. "Uçak artık kalktı. Geri dönüş yok" diye ekledim. Birçok yazımın finalinde hep aynı sloganı kullandım. "Görün bakın neler olacak" diye. Başkan Erdoğan da 29 Ağustos'ta ilk kez "Bu asır Türk Yüzyılı olacak" dedi. Ardından CNNTürk Kanal D ortak yayını ve son olarak da Meclis açılışında aynını tekrarladı. "Türk yüzyılı başlıyor" diyerek. Bu iddialı söylem boşuna telaffuz edilmiyor. Altı asla boş değil. Çünkü bugüne kadar derinden yapılan yatırımlar ve alınan siyasi kararlar artık bunun kaçınılmaz olduğunu bağıra bağıra dünyaya ilan ediyor. Yeryüzü pandemi-savaş ve krizlerle boğuşuyor. Amerika resesyonu konuşuyor. Avrupa kışın donmaya hazırlanıyor. Enerji krizi nedeniyle batma noktasına geliyor. Milyonlarca insan işsiz kalmayı bekliyor. Daha da ötesi dün yeni bir şokla sarsıldılar. Aralarında Almanların dünyaca ünlü Deutschebank'ının da olduğu bazı bankaların iflasla karşı karşıya olduğu açıklandı. Böyle bir ortamda Türkiye Çin'le birlikte dünyadaki kriz sarmalına rağmen en çok büyüyen iki ülkeden biri oldu. Dünyaca ünlü ekonomi kurumları peş peşe Türkiye'nin büyüme tahminlerini revize ederek, yükseltmek zorunda kaldılar. Ekonomistler, dünya medyasında "Türkiye nasıl büyüyor yahu" konusunu tartışıyor. Turizmde patlama yaşadık. 1980'de darbeyle sarsılan Türkiye'de ihracat 2 milyar dolardı. Şimdi yılda 250 milyar doları aşmaya hazırlanıyoruz. THY'nin tüm rakiplerini geride bırakarak liderliğe oturduğu ilan edildi. Bu tablo da boşuna değil. Çünkü Türkiye her yerde... Artık İpekyolu'nun kontrol merkezlerinden biri oluyoruz. Hem NATO'da baş köşede yer alıp, hem Rusya'yı masaya oturtan tek ülkeyiz. Nerede kriz varsa masa kurup, tek çözüm kapısı ve umudu oluyoruz. Yollar, köprüler, hızlı trenler, tüneller, tüp geçitler, inşa edilerek bugünlere hazırlık yapıldı. Dünya ekonomisinin lojistik merkezi olmaya hızla ilerliyoruz. Osmanlı'yı yıkan, petrol bölgelerine geçiş yolu olmasıydı. Bugün o petrol dahil doğalgazla birlikte enerji geçiş yolu ve merkezi olduk. 100 yıl önce sırtlanların iştahını kabartan enerji hatlarına geçiş yolu, 100 yıl sonra aynı sırtlanların hayatta kalma meselesine evrildi. Batı, ülkemizi enerji yollarında anahtar ülke haline getiren iktidar yüzünden Türkiye'ye mahkum hale geldi. Dört gözle Karadeniz'de bulduğumuz, Akdeniz'de bulacağımız gazı bekliyorlar. Azerbaycan'dan daha fazla gaz alabilmek için bize yalvarıyorlar. Bakü'den Türkiye'ye uzanan boru hatları artık onlar için aort atardamarı kadar hayati önem taşıyor. Karabağ'da SİHA'larla vuruyoruz, toprakları geri alıyoruz. Batı'dakiler gıklarını çıkaramıyorlar. Çünkü Hazar denizinden geçip, Karabağ'dan geri aldığımız topraklar üzerinden, Türkiye ve Avrupa'ya taşınacak Kazak-Türkmen petrolleri ve doğalgazını dört gözle bekliyorlar. İsrail doğalgazı için boru hatları kuracağımız günleri iple çekiyorlar. Mültecileri dahi tutarak Avrupa Birliği'nin parçalara ayrılmasını engelliyoruz. AB'nin güvenliğini dahi Türkiye