SURİYE diye müstakil bir devlet var mı ki...! Parçalara bölünmüş, her bir parçasını da ABD, Rusya, İran resmen paylaşmışlar... Rusların, Suriye'nin Akdeniz kıyısındaki Latakya'da "hava üssü", Tartus'ta ise "donanma üssü" var. İran'ın da askeri tesisleri bulunuyor. İngiltere, Fransa ve ABD de dâhil edildiğinde, Suriye'deki dış güçlere ait askeri üs ve nokta sayısı 2024 itibariyle 800'ü geçiyor. Türkiye de PKK'dan kaynaklı terör tehdidine karşı kendi ulusal güvenliğini korumak için Suriye'de geniş bir alanı kontrol altında tutuyor. İşte böyle bir coğrafya ve devlet var karşımızda...
ŞEFKAT MASKELİ MEZHEPÇİLER
Mustafa Varank kitabın orta yerinden anlatmış. Suriye'deki Nusayri azınlık diktası; Arap, Türkmen, Kürt demeden on yıllarca zulmederken, kendi halkına karşı kimyasal silah kullanırken mezhep savaşı olmuyor; Kasım Süleymani kendi ordusu ve dünyanın farklı bölgelerinden getirdiği milisler ile apaçık katliamlar gerçekleştirip yeni iskan politikaları uyguladığında mezhep savaşı olmuyor; Nasrallah'ın milisleri Lübnan'dan gelip sünni şehirlerini abluka ile açlığa mahkum ederken mezhep savaşı olmuyor; Halep'in öz evlatları zorla çıkarıldıkları şehirlerine dönmek için mücadele edince mezhep savaşı oluyor, öyle mi Son söz:
İranlı mollalar ve Baasçı Beşşar Esat, 1 milyon Suriyeli Sünni Müslümanı katletti.
SURİYE'DE OLANLARA ÜZÜLENLER
İSRAİL, RUSYA, ABD, FETÖ,
PKKPYD ve bütün düşmanlarımız elbette çok üzülmüşlerdir. Ekrem İmamoğlu da Suriye'deki çatışmalara üzülüyormuş.
Selman Öğüt sormuş: "Tam olarak neye üzüldü acaba
Tel Rıfat'ın PKK'dan kurtarılmasına mı üzüldü Yoksa Halep Kalesine 75 yıl sonra Türk Bayrağı asılmasına mı Esed'in heykellerinin yıkılmasına mı üzüldü..." Yeni Şafak yazarı Aydın Ünal üzülen başkalarını da yazmış: "Halep'in özgürleşmesi Türkiye içinde adeta turnusol oldu. İşte üzülenlerin