Dünya üzerinde devam eden iki büyük savaş var. Biri kuzeyimizde Ukrayna'da... ABD ve Avrupa Ukrayna üzerinden Rusya ile savaşıyor.
Diğeri güneyimizde. İsrail bütün Batının desteğiyle işgal ve soykırım saldırısını sürdürüyor. Karşısında çıplak elleriyle "tek dişi kalmış canavar"a meydan okuyan izzetli Filistinliler var sadece.
Ama İsrail Gazze ile yetinmiyor bu kez. Batı Şeria'dan başka Lübnan'ı, Suriye'yi, Yemen'i ve İran'ı da vuruyor. Hedefinin sınırlarını biliyorsunuz.
Türkiye'nin de hedef ülke olduğunu, amacın Türkiye'yi küçültmek, hiç değilse tökezletmek ve sindirmek olduğunu anlamak için büyük analist olmaya gerek yok. Zaten kamuoyu araştırmaları da gösteriyor ki vatandaş irfanı yüzde 89,4 oranında olup biteni aynen böyle okuyor.
ZAYIF HALKAYA GÜÇLÜ TAHKİMAT
Okumasını bilene siyasi gündem de bunun açık ispatı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 1 Ekim'den bu yana yaklaşan tehlikeye dikkat çekerek "aman iç cepheyi sağlam tutalım" uyarıları ve MGK'dan yapılan açıklamalar bunu pekiştiriyor.
ABD ve Avrupa on yıllardır hep aynı yere (PKK-DEM hattına) yatırım yaptığı ve içerde de "zayıf halka" olarak burayı (Kürt meselesi ile terör sorunu arasındaki geçişken alanı) gözlerine kestirdiği için olacak Erdoğan da hep burayı sağlamlaştırmaya, vatandaşla terörü, PKK ile DEM'i ayrıştırmaya çalıştı.
Geçen hafta AK Parti grup toplantısında Kürtlere hitaben "devlet senin de devletin, sen bu aziz milletin kıymetli bir parçasısın" demesi, kardeşlik hukukunu hatırlatıp emperyalist-Siyonistlerin değil kardeşinin elini tut diye çağırması hep bundan.
Buraya MHP lideri Devlet Bahçeli'nin tarihi çağrısını ve DEM Parti'ye uzattığı eli de eklemek gerek.
CHP DEM'İN RENGİNE BOYANDI
Bu akışı ve haritalar yırtılmadan önce yapılan çağrıyı doğru okuyamayanlar yanlış beklentilere, çıkmaz sokaklara girdiler.
DEM'in Parti Meclisinden çıkan bildirge PKK'nın çatı örgütü KCK açıklamalarından farksızdı.
CHP ise yanlış bir saatin günde iki kez doğruyu göstermesi misali önce "analar ağlamayacaksa desteğimiz tam" dedi, sonra Demirtaş referansıyla gittiği Diyarbakır'da evlatları için yıllardır ağlayan anneleri ziyaret etmeden gerisin geri döndü.
Şimdi de DEM kontenjanından CHP vitrinine çıkarılan Ahmet Özer'e canlı kalkan oluyor. Hem de kendi içinde ve tabanında derin bir yarılmayı göze alarak.
PKK'ya müzahir çizgisi nedeniyle hemen herkesin olağan şüpheli gözüyle baktığı;
"Demokratik özerklik" tezleriyle KCK'nın takdirini kazanan;
Seçilir seçilmez ilçede referandumdan, self determinasyon "hakkı"ndan bahseden;
Belli ki kendisini CHP'ye paslayan "merkeze" fırsat doğduğunda İstanbul'un göbeğindeki ilçeyi kantonlaştırmayı vaat eden kişiye "terör örgütü üyeliğinden tutuklanmasına" rağmen kol kanat geriyor.