Türkiye Cumhuriyeti'nin gelmiş geçmiş bütün darbeleri gibi bir cuma günü gerçekleştirilen 27 Mayıs 1960 darbesi; askeri müdahalelerin atası olduğu için savaşlar, fetihler, iktidar mücadeleleri ve sonra toprak kayıplarıyla geçen Türk tarihindeki en vahim olaylardan biridir. 29 Mayıs; İstanbul Fatih Sultan Mehmet tarafından 1453'te fethedildiğinden beri nasıl ki tarih değiştiren, bir çağı sona erdirip bir yenisini açan bir kök örnek olarak hafızalara kazınmışsa bu yazının kaleme aldığı 27 Mayıs ise (bu sene de bir anlamlı bir tesadüf eseri cumaya denk geldi) aynı zamanda milletin istiklâline bir sabotaj olduğu için kötü bir prototip olarak zihinlere yerleşmiştir. 27 Mayıs, her şeyden önce ABD'nin Türkiye üzerinde askeri ve istihbari hegemonyasını tahkim eden bir olaydır. ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı'nın (CIA), yani 'Amerikan MİT'inin bu darbeyi desteklediğini 27 ve 30 Mayıs 2021'de CIA'in 27 Mayıs'taki rolü başlıklı iki ayrı yazıyla anlatmıştım. (Ayrıntılar için bkz: https:www.sabah.com.tryazarlarferhat-unlu20210527ciain-27-mayistaki-rolu https:www.sabah.com.tryazarlarpazarferhat-unlu20210530ciain-27-mayistaki-rolu-volume-2) 27 Mayıs gecesi ABD Ankara Büyükelçisi'nin, aslında emekliyken cuntanın başına getirilen Cemal Gürsel'e "Gördüğüm en titiz, en etkin ve en hızlı askeri darbeydi" diye cevap verdiği bilinmektedir. 1960 darbesinden önce de MİT'in atası olan Milli Emniyet Hizmetleri Riyaseti'nin (MEH) Reisi Behçet Türkmen'in, personel maaşlarının ABD tarafından ödendiğini söylediğini biliyorum. Bu rencide edici hakikati, Behçet Türkmen'in oğlu olan eski Dışişleri Bakanı İlter Türkmen de Aralık 2007'de kendisiyle yaptığım röportajda doğrulamıştı. İlter Türkmen şöyle demişti: "Babam tabii ki maaşını Türk devletinden alıyordu. Ama CIA'den de teknik destek alıyordu. Bugün de MİT'le CIA arasında ilişki vardır. Babam ABD'ye istihbarat toplantılarına katılmak için giderdi." Hâl böyleyken, 1960'tan önce istihbarat teşkilatımızın 'bağımsız' olduğunu söylemek tarihi gerçeği çarpıtmak anlamına gelir. Ancak istihbarat teşkilatı, 27 Mayıs darbesiyle cunta üzerinden iyiden iyiye ABD'nin güdümüne sokulmaya çalışılmıştır. MEH'İN MASON, AMA 'MİLLİ' BAŞKANI 27 Mayıs sırasında MEH'in başında Ahmet Salih Korur vardı. Menderes'in gözde bürokratı olan Korur, tıpkı kendinden önceki MEH Başkanı Karasapan gibi 33. Dereceden mason, ancak 'milli' bir isimdi. Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası'na üye Celalettin Tevfik Karasapan, 27 Mayıs'tan hemen önce 1959-1960 yılları arasında sekiz ay süreyle MEH'in başında kaldı. Hatta Karasapan'ın darbenin hemen ardından Adnan Menderes'le birlikte Kütahya'da gözaltına alınması "MİT darbeleri bildiği halde başbakanlara haber vermiyor" tezine karşı kanıt olarak sunuldu. Zaten Karasapan askerlerin MEH Reisliği'ne getirdiği bir isim de değildi. 27 Mayısçıların müsteşarı ise Tümgeneral Naci Aşkun'du. Ocak 1961 ile Ağustos 1962 arasında MİT'i yöneten Aşkun, Menderes'e karşı ilk darbe girişimini gerçekleştiren Sami Kuşçu cuntasının da üyelerinden biriydi. Bu seçim de elbette tesadüf değildi, 27 Mayısçılar onu MEH Reisliğine getirerek ödüllendirmişti. TMT'YE MENDERES'İN GESTAPOSU DEDİLER 27 Mayıs cuntası, Menderes döneminin en önemli istihbarat politikalarından biri olan Türk Mukavemet Teşkilatı'nın (TMT) Kıbrıs'ta soydaşlarımızı kurtarmak için paramiliter faaliyetler yürütülmesini de durdurdu. 2005'te görüştüğüm TMT'nin üst düzey ismi Özel Harpçi rahmetli İsmail Tansu bana şöyle demişti: "Biliyorsunuz, TMT'nin 27 Mayıs'tan sonra kurulduğu tamamen uydurmadır. TMT, 1958 yılında Başbakan