Yazar tribi diye bir şey var, buna artık inandım. Özellikle yeni yetme yazarlarda bu kendini daha bir hissettiriyor. Koku gibi bir şey. Burnunuzu tutar gibi sinir sisteminizi tutmak zorunda kalıyorsunuz. Öyle yukardan kaş kaldırmalar, süzgün ve baygın bakışlar, konuşurken cümlelerin üzerinde hoplayıp zıplamalar ve daha neler neler. Bütün bunlar yazar olmanın sahici ve inandırıcı alametleriymiş gibi şekilden şekle giren şairler, öykücüler, denemeciler hatta romancılar Yaşarken sahici olmayan biri yazarken nasıl sahici olabilecek bunun farkında bile değiller. Sigara, bu işin olmazsa olmazı. Düşüncenin de duygunun da dumanlısı makbul. Biri bitmeden diğerini yakmalısınız ve yanınızdakini ıskalayıp karşılara, çok uzaklara bakmalısınız. İmge olur da imaj olmaz mı hiç. Kendinizi bir şair ya da öykücü olarak hayalinizde nasıl tasarladınızsa o örneğe uygun davranmalısınız. Yalnız gezerseniz kurt kapabilir, mutlaka bir ortama katılmalı -pardon- kapak atmalısınız. Bu bir mahfil ya da bir dergi olabileceği gibi aynı dergide yazdığınız birinin kuruyemişçi dükkânı da olabilir. Beğenilerinizi anlatarak vakit kaybetmeyin, beğenmediklerinizi, küçük gördüklerinizi anlatın ki, adına okur denilen kalabalıklar ne kadar genç ve bir o kadar da önemli bir kalem olduğunuza hükmedebilsinler. Kibrin okulu yok, bunu siz de biliyorsunuz. Bunu deneme yanılma ile öğreneceksiniz. Tek cümle yazmadan da ne büyük bir yazar olunabileceğinin(!) belki de en iddialı yolu ağzınızın, burnunuzun ve hatta kaşınızın ve gözünüzün değişik şekillere girerek kibir formu almasıdır. Biliyorum bunu birden başaramayabilirsiniz. Öyleyse edebiyat matinelerinde herkesin önünden çalımlı çalımlı yürüyerek geçebilirsiniz. Dizginlenmez hırs, iflah olmaz kıskançlık, şeytanı sollayan haset ve kendini kıble edinen egoyu da bunlara ekleyebilirsiniz. Yazarın gürültüsü ve görüntüsü kendisinden önce sokağa dalıyor, caddeye zıplıyor, piyasaya atılıyor. Duruş denilen şey çok zamandır ortalıkta gezinmiyor. Varsa yoksa bilinmek ve tanınmak. "Ben niye yokum", "Beni neden görmediniz", "Adım niye yok", "Neden arka sayfalardayım" Evet, evvel yoğ idi iş bu şikâyet yeni çıktı! pushfn('ads'); İNSAN FAKİR OLMAZ, FAKİRLEŞTİRİLİR! Bu insanları ilgiyle izliyorum. Bu kadar parayı ne yapacaklar Olmayanlara yardım mı edecekler Kendi adlarına sadakayı cariye nevinden bir eser mi yaptıracaklar Yoksa çok para ile iyice tahrik olan nefislerini terbiye etme yoluna mı gidecekler İnanın anlamış değilim. Paranın doyum nesnesi olduğunu kim inkâr edebilir İnsanın bir değil dokuz boğazı olur çok parası olunca. Dokuz boğazın dokuzundan da kısmak istemez. Zenginlik ve çok para