Türkiye, 1946'da hür Batılı ülkelerinin yardımı ile çok partili demokratik döneme girdi.
Farklı fikirleri savunan değişik gazeteler yayımlanmaya başladı. Ahrar demokratlar, Demokrat Parti ile 14 Mayıs 1950'de iktidara geldiler. Basına uygulanan yasaklar kalktı. Üstadın bu dönemde gazetelerle tekrar ilgilenmeye başladığını görmekteyiz. Ceylan Çalışkan'ın babası Mehmet Çalışkan'ın ifadesine göre Üstad, 1950'den sonra gazeteleri kendilerine aldırır ve okuturdu.1
Aynı dönemin şahitlerinden Zeki Çalışkan'ın ifadesine göre de kendisi (Zeki Çalışkan), gazeteleri bayiden alır, Üstad, gösterdiği yerleri Zübeyir Ağabey'e okuturdu.2
Aynı dönemin bir başka şahidi Ahmet Gümüş anlatıyor: "Üstad Bediüzzaman basını takip eder, Risale-i Nurlarla ilgili yazılarla ilgilenirdi. Gazete okuma işini yalnız Zübeyir Gündüzalp Ağabey ile yaptığı gibi, içtimaî meseleleri de yalnız onunla konuşurdu. Zübeyir Ağabey ile alâkası başkaydı.3
O dönemde Bediüzzaman ve Risale-i Nur aleyhindeki birçok gazete ve mecmua onlara dair yalan, iftira muhtevalı haberler yayımlarlardı. Üstad bunları haber alınca, onlara cevap mahiyetinde mektuplar neşretti.4
Üstad, gazetelerin Nurculuk lehine yaptıkları haber ve yorumlara çok değer verirdi. Hatta bu hususta yazılan makalelerin bazılarını Külliyata dâhil etmiştir.5
YENİ ASYA RİSALE-İ NUR'UN MEDYADAKİ DİLİDİR
Fikirlerin insanlara tebliğinde basının mühim rolünü çok iyi bilen Üstad Bediüzzaman eğer hayatta olsaydı, kendisini ve Risale-i Nur'u dava edinen Yeni Asya'yı alkışlar, tebrik eder ve bütün Nur Talebelerine onu alıp okumalarını ve başkalarına okutmalarını hararetle tavsiye ederdi.
Üstad'ın meslek ve meşrebinin tavizsiz uygulanmasında çok hassas olan Merhum Zübeyir Gündüzalp, Risale-i Nur'un neşrinde basının önemini bildiğinden "Kardeşim! Günlük bir gazete çıkarmamız lâzım" diyerek Yeni Asya Gazetesi'nin kuruluşuna öncülük etmiş, Yeni Asya kurulunca da "(Bu gazete) Bizim günlük lahika mektubumuz, savunma silahımız ve risaleleri anlatma ve yayma vasıtamızdır" demiştir.6