Adana, Adana; çek bir kebap!

Sevgili okurlarım yazımın başlığından hemen durumu anladığınızı umarım. Evet, Adana'dayım, 31. Uluslararası Altın Koza Film Festivali'ndeyim ve 23-29 Eylül günleri kendimi filmlere vurdum. Hayır önce kendimi geç bir Hitit şehri olan Adana'da Adana Müzesi'ne vurdum. Çünkü yeni eserlerle yeniden restore edilmişti. Huyum bu, hangi kente gidersem gideyim önce müzelerden başlarım. Bu Adana ziyaretinde de öyle yaptım. Yedi yıl boyunca festivalde geçekleştirdiğim film atölyelerinde katılımcılarla birlikte yaptığımız kısa filmleri artık konsept değiştirildiği için yapamıyorum. Beni bu iş için görevlendiren, yıllarca festivalin yöneticiliğini yapmış rahmetli Kadir Beycioğlu'na bir selam gönderip Adana Müzesi'nden içeri girdim ve yepyeni sırlar keşfettim. Önce lahitlerden başlamalıyım. Hepiniz bilirsiniz lahitlerdeki kabartmalarda ağlayan kadınlar, dövüşen kahramanlar ve en çokta aslanlar bulunur. Ama Adana'da farklı bir durum var. Özellikle Doğu Roma dönemine ait lahitlerde belki de bölgenin coğrafyası gereği insanların yaptıkları işleri gösteren kabartmalar var. Kiminde koyun kafası, kiminde manda kafası, kiminde arılar. Bu keşfimden dolayı çok keyiflendim ve sikkelere gittim. Komutanlar, tuhaf belki de bölgenin hep el üstünde tutulan delilerinin suretleri, gene arılar, koyunlar ve çalışan çiftçiler, zarif duruşlarıyla kadınlar küçücük sikkelerin üstünde parıl parıl parlıyorlardı.

Filmlerden söz edecektim ama Adana'ya gittiğinizde mutlaka yapmanız gereken önemli işlerden birini söylemeden olmaz. Bir pazar Adana sabah kahvaltısına mutlaka gitmelisiniz. Bir Geç Hitit şehri olan Adana aynı zamanda hayattan keyif almayı bilenlerin bölgesidir ve sabah kahvaltısı da Hitit'lerden kalmadır. Şöyle sabahın erken saatlerinde kalkıp Büyük Saat'in oraya gideceksiniz. Çevredeki bütün dükkânlar kapalıdır ve bölge ciğerciler, kebapçılar tarafından kahvaltı için düzenlenmiştir. Bunları nereden biliyorum çünkü ben ve ekibim yılın birinde bu sabah kahvaltısını filme aldık. Kadın erkek, çoluk çocuk aileler çok erken gelip tezgâhların önündeki küçük masalara oturuyorlar. Herkesin elinde boğma rakısı yani kebap yenilirken mutlaka içki içiliyor. Bizim ekip de sabahın köründe boğma rakısı içmişti. Asıl güzeli bu kahvaltıdan sonra aileler, bekârlar ve çocuklar doğru kuş pazarına gidip satın aldıkları bir güvercini göklere salarak özgür bırakıyorlar. Şimdi bu hangi şehrimizde var Hiçbirinde! Bu töreni görüp de Adana'ya vurgun olmamak mümkün mü

Biraz da Arslantepe'den söz etmeliyim. Burası Hitit kabartmalarıyla ünlü, bu kabartmalar sandığınız gibi savaş kabartmaları değil ve biracı olan Hititlerin keyiflerine ne kadar düşkün olduğunu gösteriyor. Rahmetli Halet Çambel bu ayı oynatıcıların, lir çalanların, dans edenlerin ve birlikte eğlenenlerin kabartmalarını gözü gibi korumuş. Demokrat Parti zamanında buraya bir baraj yapılmak istendi. Baraj bütün kalıntıları yıkıp kendine mal edecek. Halet Hanım ne yapmış, siyah pelerinine sarılıp doğru Ankara'ya gitmiş ve bu işle ilgili olan bakanın kapısını çalmış. Bakan çok meşgulmüş. Halet Hanım beklemiş, gece olmuş pelerinine sarılıp bakanın oda kapısında yatmış. Düşünün bir kadın bakan odasının kapısında yatıyor. Bu kadarı olmaz diyerek içeri alıyorlar ve Halet Hanım derdini anlatıyor. Baraj 12 kilometre öteye yapılsa kabartmalar korunacak. Sonunda Halet Hanım sevgili kabartmalarını kurtarıyor.