Türkiye'nin birçok kentinde bir süredir meydanlar hiç olmadığı kadar hareketli.
Maaşları 20 bin TL'ye dayanan açlık sınırını bile yakalayamayan emekliler seslerini duyurabilmek için aylardır nöbet tutuyor.
Ölmek istemeyen, geçinemeyen madenciler Soma'dan Ankara'ya yalınayak yürüyor.
Haklarını alamayan emekli astsubaylar yürüyor.
Rize'de çay üreticisi, Giresun'da fındık üreticisi, Trakya'da ayçiçeği üreticisi başta olmak üzere ürettiği ürünü yok fiyatına satmak zorunda kalan tarım üreticisi de sokakta.
Geçim sıkıntısı o kadar derin ki yıllardır meydanları unutmuş işçi sendikaları Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) ile Hak-İş bile tabanlarından gelen baskı yüzünden "göstermelik" bile olsa miting yapmak zorunda kalıyor.
Türk-İş'in "ücrette ve vergide adalet" sloganı ile düzenlediği bölgesel mitingler önceki gün Ankara'da Hazine ve Maliye Bakanlığı önünde başkan Ergün Atalay'ın açıklaması ile sona erdi.
Dün de DİSK, 9 Temmuz'da üç sendikanın 10 madde üzerinde anlaşarak açıkladığı eylem sürecini Ankara'da yaptığı mitingle sona erdirdi.
GÜÇ BİRLEŞMEDEN OLMAZÜç konfederasyonun aynı masa etrafında buluşması tabii ki çok önemli. Ancak asıl önemli olan üç sendikanın güçbirliğini meydanlara taşımasıydı. Maalesef sendikalar bunun yerine yasak savmayı tercih etti. İktidara yakın iki sendikanın mesajlarında asıl sorumlu iktidar ve kriz etkin şekilde yer alamadı.
Mücadele geleneği 1970'lerden gelen DİSK ise yaklaşık 200 bin üyesine rağmen en güçlü sendikal muhalefeti yapan konfederasyon hâlâ.
EYLEME DEVAMDİSK, il ve ilçe bazında eylemlerini iki yıldır sürdürüyor. "Yeter artık, geçinemiyoruz" ve "Gelirde adalet. Vergide adalet" sloganı ile süren eylem süreci dün bitti ancak şimdi yeni dönemin hazırlığına başlanıyor.
Başkan Arzu Çerkezoğlu ile bu sürece ilişkin eylem öncesi bir sohbet yaptık.
Çerkezoğlu giderek sertleşen sömürü sürecinden kurtulmanın tek yolunun mücadeleyi hiç bıkmadan sürdürmek olduğunu söylüyor.
Türkiye'de emek açısından Cumhuriyet tarihinin en kötü döneminin yaşandığını, zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul yapan bu sistemin düzelmesinin ise bu iktidarla mümkün olmadığını ekliyor ve sıralıyor:
Yoksulun enflasyonu zenginin iki katı. İşsizlik artıyor, güvencesiz esnek çalışma kırılgan bir çalışma hayatı ile inşaa ediliyor.Herkesi yoksullukta adaletsizlikte eşitleyen bu sistemde yan yana gelmenin önemi açıkça ortada.Emekçinin tek yolu örgütlü ve sendikalı olmak. Artık işçi sınıfı sadece mavi yaka değil. Öğretmen de doktor da avukat da mühendis de bu tanım içinde.Bu eylemler kitlesel değil ama bir biriktirme süreci. Son bir yılda hızlandı. Merkezi eylem, milyonların katıldığı eylemler artık zor.