Berat Albayrak'ın "Burası Çok Önemli" kitabını okurken bir kere daha anladım ki; devlet hayatında içeriden kaynaklanan engellerle uğraşmak dışarıdan dayatılan engellerden daha karışık ve daha zor. Berat Albayrak, Enerji Bakanı olduğu ilk günden itibaren korkunç bir itibarsızlaştırma kampanyasıyla karşı karşıya kaldı. İşini yapamadığı için hedef haline gelmedi Berat Albayrak, FETÖ'yle mücadelede Erdoğan'ın "yalnızlığını" paylaştığı için hedef oldu. Bazen kişi olarak uğranılan haksızlıklar, adaletsizlikler sineye çekilebilir; ama söz konusu haksızlık veya adaletsizlik bir ülkenin geleceğine ve kaderine yönelik yapılıyorsa orada susmak olmaz. "Burası Çok Önemli" kitabı, Berat Albayrak'ın, bakanlığı döneminde ülkenin acil enerji sorunlarına odaklanmasının ne kadar stratejik ve hayati önemde olduğunu tekrar görmemizi sağlıyor. "Enerji bağımsızlığını" kazanmadan devletin-milletin yarınını da kazanamazsınız. Berat Albayrak, kendi alanında, üstü örtülen, hatta cumhuriyet tarihi boyunca hiç el atılmayan -cari açığın bu en büyük kalemini- çözmeye soyundu. Türkiye'nin enerji bağımlılığını aşmaya odaklandı. Bu alanda ilk büyük adımlar onun döneminde atıldı. Türkiye'nin enerji arz güvenliğini sağlayarak bunların yerlileştirilmesi için çaba sarf etti. Milli enerji ve maden stratejisini oluşturdu. Finansal güvenlik stratejisi gereği yurtdışındaki rezervlerimizin ülkeye getirilmesini sağladı. Ülkemizin jeokimya ve jeofizik haritaları ilk Berat Bey zamanında ortaya çıkarıldı. Jeopolitik risklere ve yaptırım tehditlerine karşı döviz rezervlerindeki ABD tahvillerinin payı kademeli olarak azaltıldı. Daha bir sürü kalem var, Türkiye açısından "ilk"ler listesine girecek... Peki bu gerçekleri ne kadar biliyoruz Elbette, Berat Bey ile ilgili gerçeklerin kasıtlı bir şekilde önemsizleştirildiğinin farkındayım. Genelde bu ülkede "önemsizleştirilen" konular en hayati ve en önemli konulardır. Fakat ne kadar üstü örtülmeye çalışılırsa çalışılsın gerçeklerin zamanla açığa çıkma gibi bir huyu vardır. Rusya-Ukrayna savaşı buna çok iyi bir örnek. Ufukta beliren "3. Dünya Savaşı" tehdidi, bütün devletleri sahip oldukları kaynaklar ve temel ihtiyaçları konusunda yeniden düşünmeye itti. Dünyanın en güçlü ekonomisine sahip Almanya'nın enerjiden sorumlu bakanının Arap liderler önünde haysiyetsizce petrol, doğalgaz dilendiği sıcak fotoğraflar bu gerçeği gayet acı bir şekilde gözler önüne seriyor. Bizler de şu deyimi çok severiz, "yumurta kapıya dayanmadan akıl başa gelmez" diye. Sahip olduğu kaynakları işleyemeyen ve yedek çözümler üretemeyen ülkeler, ilk büyük global buhranda krizle, çözülme ve dağılmayla karşı karşıya kalır. Global buhranlar Kıta Avrupası'nda kendisini "kriz" biçiminde belki dışa vurur ama Ortadoğu gibi bir coğrafyada emin olun büyük buhranlar devletin çözülmesiyle,