Meçhul kahraman

Atıf Ural daha dokuz aylıkken sağ kaburga tarafında cerahat toplandı.

Doktor: "ameliyat yaparsak yüzde bir kurtulma ümidi var, yapmazsak ölecek" dedi. Annesi ameliyata razı olmadı. Babası yapılsın deyince ameliyat yapıldı. Cerahat alındı ve Atıf kurtuldu. Atıf'ın çocukluk ve gençlik yılları güzel geçti.

Ağabeyi Kemal Ural Ankara ziraat fakültesinde okurken Atıf Erzincan lisesinde öğrencidir. Atıf'a ağabeyi ilk defa "küçük sözler" kitabını gönderdi ve risalelerle tanışmasını sağladı. Liseden mezun olunca Ankara hukuk fakültesine kayıt yaptırdı. Aynı zamanda o kalben severek başladığı Risale-i Nur fakültesinde okuyordu. Okulunu Risale-i Nur hizmetinden fırsat bulamadığından altı yıl uzattıktan sonra on yılın sonunda muzun oldu. Bir müddet sonra Bediüzzaman'ı ziyaret etti. Bu ziyaretleri art arda devam etti. Bediüzzaman onun için: "Masonların belini kırdı" dedi.

1956 yılı itibariyle yeni harflerle Risale-i Nur eserleri "Sözler" den başlayarak matbaada basma işini Bediüzzaman'ın talimatıyla ilk defa Atıf Ural bastı. "Sözler" kitabını iki cilt olarak çıkarttı. Kitabın iç kapağına: "Neşreden hukuk fakültesi talebesi Atıf Ural" diye yazıldı.

Daha sonraları Said Özdemir, Ahmet Kalgay Ural, Mehmed Emin Birinci ile Mustafa Cahit kitap basma işine katıldı. Daktilonun başında Binbaşı Hayri vardı. Tâhirî Mutlu teksir işinde çalıştı.

Hukuk fakültesinden mezun olduktan sonra kuraları çekilir. Sason'a savcı olarak atandı. Daha sonra Nusaybin ve Bozkurtta görev yaptı. Bozkurt'ta görevliyken hastalandı ve 18 Eylül 1966 yılında daha 33 yaşındayken vefat etti. Ankara Cebeci mezarlığına defnedildi.

Farklı kişiler ittifakla Atıf Ural için; "eşsiz fedakârdı, feragat sahibiydi, tevazu da örnekti ve kabiliyetli olduğu çok açık farkla görülüyordu" dediler

Onun için:

Osman Serdengeçti: "Eğer Nurcuların hepsi Atıf gibi okusa herkes Nurcu olurdu"

Ali Ulvi Kurucu: "O aslan bir gençti"

Av. Gültekin Sarıgül: "Ona hayrandım."

Hasan Okur: "Atıf hakikaten bir cevherdi."

Nusret Kocabay: "Ben onu nasıl tarif edeyim Tarifle onu anlatmak mümkün olmuyor.

Mehmet Kırkıncı: "Arkasında namaza durduğumda dünyalar benim oluyordu."