Seçime birkaç gün kaldı. Bazı yönlerden bu seçim bir nevi dönemeçtir.
Ekrem İmamoğlu'nun İBB başkanlığını kazanması ona Cumhurbaşkanlığı yolunu açabilir. Onun Cumhurbaşkanı olması devletimizin çok ciddi bir beka meselesiyle karşı karşıya gelmesi demektir.
Bunun için İstanbul'da merhum Necmeddin Erbakan Hocamızın siyasi görüşünü benimseyenler, yıllarca onun peşinden gidenler, yani hocamıza bağlılık ve hürmeti olanlar bir tavır ortaya koymak durumundadırlar. Yani İmamoğlu'nun İBB'ye yeniden başkan seçilmemesi için ellerinden geleni yapmak durumundadırlar.
Bir önceki seçimde Saadet Partisinin oyları kilit rol oynamış, İmamoğlu'nun seçilmesine yol açmıştı. Bunun vebalini nasıl verecekler
Bugün de aynı durum bahis mevzuudur. YRP'nin oyları kilit rol oynar, İmamoğlu tekrar seçilirse bunun vebali çok büyük olur.
Asıl işi perde gerisindeki FETÖ uzantıları ve derin güçler yönlendirmektedir.
Bunlar çok sinsidirler. Her kılığa girerler. Habis kanser bulaşığı gibi tamamen kurutulmadan bunların sinsiliklerinden kurtulmak mümkün değildir.
Hemen her partide başta FETÖ olmak üzere derin güçlerin uzantıları vardır. Bunlar bütün ikiyüzlülüklerini, bütün sinsiliklerini göstererek yanlış yönlendirmeler yapmaktadırlar.
Bu kabil hadiseler tarih boyunca hep olmuştur.
İdrak sahipleri; bunların nü, sinsiliğini Sen Pol'den beri bilir.
İdrak sahipleri bunların ikiyüzlülüğünü, sinsiliğini Abdullah ibni Sebe'den beri bilir.
İdrak sahipleri bunların ikiyüzlülüğünü, sinsiliğini Hasan Sabbah'tan beri bilir.
FETÖ ve derin devlet oyunları devam edip gitmektedir.
Bugün YRP idarecilerini de yönlendiren, yanlış istikamet gösteren kişiler ve kuruluşlar muhtemelen vardır.
1970'li yılların başları
Erbakan Hoca 1969 yılındaki seçimde Konya'dan üç milletvekilinin aldığı oy kadar oy almış ve milletvekili seçilmiştir.
Bu bazı çevreleri panikletmişti. Eğer Erbakan Hoca'nın Milli Görüş dediği mefkûre, şu milletin görüşü kuvveden fiile çıkarsa işleri zordu. Çektikleri onca emek boşa gidecekti.
Komünizm ve Kapitalizm insanın kanını iliğini sömürmüş, insanlığa zulümden, kandan, baruttan ve fakirlikten başka bir şey vermemişti.
Bunun için insanlığın bütün meselelerine çare olan Milli Görüşün hakim kılınması gerekiyordu. Gençlerin Milli Görüş harekatına alaka gösterdiğini gördükçe karşı tarafı hafakan basıyordu.
Bunun için bazı çevreler bazı tedbirler almayı düşündüler.
Bugünkü hadiselere daha iyi ışık tutsun diye pek çok yerde yayımlanan şu hadiseyi tekrarlamakta fayda var.
"1971'de işadamı Aydın Bolak bir yemekli toplantı tertipler. Mekân da Vehbi Koç'un evidir. Eve gelenler arasında MİT Müsteşarı Fuat Doğu, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Yaşar Tunagür ve Fetullah Gülen var."
Bu hadise 19 Ocak 2014'te "Gülen'in Koç Sevgisi" başlıklı bir yazıda da anlatılmaktadır.
Toplantıya katılan bu kişiler hakkındaki bazı bilgiler şöyledir:
Fuat Doğu MİT müsteşarıdır.
MİT'in başındaydı ve o tarihlerde MİT-CIA iç içe çalışıyordu. Türkiye aleyhindeki planları, projeleri beraberce tertipleyip uygulamaya koyuyorlardı. Tabiî ki bütün bunlar gizlilik içinde yürütülüyordu.
Emekli olduğunda bir söyleşide şunları söylemiştir Fuat Doğu.
"Ben MİT Müsteşarlığı yapmadım. Ben CIA'nın şube müdürlüğünü yaptım."
Bu haber en mahrem kuruluşlarımızın CIA kontrolünde nasıl bulunduğunu gösteren bir haberdir.