İran'da 22 yaşındaki Mehsa Emini'nin Tahran'da bulunduğu sırada ahlak polisi tarafından göz altına alınması ve göz altında hayatını kaybetmesi sonrası gelişen protestolar ülkeyi sarstı. Emini'nin başörtüsünü "doğru" takmaması sebebiyle göz altına alındığı ve polis şiddeti sonucu hayatını kaybettiği iddia ediliyor. Günlerdir devam eden protestolar, bu metin yazıldığı esnada İran'ın 31 vilayetinin tamamına ve 100'den fazla şehre yayılmış, ölü sayısı da 40'ın üzerine çıkmıştı. İran'da yaklaşık 40 yıldır uygulanmakta olan kadınların kamusal alanda başörtüsü zorunluluğu, yıllardır ülke içinden ve dışından pek çok eleştiri alıyor. Başörtüsü zorunluluğunu eleştirenler yalnızca İran'daki sisteme muhalif olanlar değil. Sistemle barışık siyasiler ve aydınlar da bu uygulamayı eleştiriyorlar. Hatta bazı İranlı din adamları da bu uygulamaya karşı çıkanlar arasında. Onlara göre ilahi hükümleri "zorla" uygulamaya çalışmak, ilahi hükümlerin kendisiyle çelişiyor. Üstelik sistemle barışık bazı elitler, bu uygulamanın İslam Cumhuriyeti'ni güçlendirmediğini, bilakis zayıflattığını ve meşruiyetini zedelediğini iddia ediyorlar. On yıllardır yürürlükte olan bu uygulama, her dönemde aynı yoğunlukta tedbirlerle uygulanmış değil. 1980'li yıllarda sıkı bir şekilde uygulanan kıyafet kodu, Rafsancani döneminde ilk kez esnetilmiş ve takip eden cumhurbaşkanlarının dönemlerinde de zaman zaman gevşetilen uygulama zaman zaman da sert bir takip ve tedbire konu olmuştur. Belki de bu sebeple başörtüsü mecburiyeti, İran'da on yıllardır yönetilebilir bir duruma konu olmuştur. Son olarak geçtiğimiz Temmuz ayında muhafazakar Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, kıyafet denetimlerinin titizlikle yapılması talimatını vermiş ve bu doğrultuda kadınlar üzerindeki baskı yoğunlaşmıştır. Protestoların Mahiyeti Protestocuların ve güvenlik güçlerinin şiddete başvurmaktan kaçınmamaları, kitlesel olmaktan ziyade grup odaklı olmaları ve protestocuların genç ve çok büyük olasılıkla alt sınıflara mensup olmaları itibarıyla bu eylemler, 2019'daki benzin zammı protestolarıyla benzerlik gösteriyor. Siyasi söylem ve özellikle atılan sloganlar baz alındığında ise karmaşık bir manzara var ortada. Sosyal medyadaki hesapların ve haber ajanslarının atılan sloganlardan birkaçını öne çıkartarak protestoların rengini ve doğrultusunu tayin etmeye çalışmasına itibar edilmemeli. Protestoların girift karakteri, durumun yalnızca bir kadın hakları eylemi olarak değerlendirilmesine izin vermiyor. Emini'nin Kürt kimliği, kadın kimliği, son yıllarda siyasete olan güvenin zayıflaması, devlet ve toplum arasındaki mesafenin açılması, İran'ın izolasyonu, yaptırımların İran halkının gündelik yaşamını doğrudan etkilemesi, pandemi ve çevre sorunları gibi faktörler, protestoları şekillendiren dinamikler arasında sayılabilir. Bu sebeple farklı dinamikler arasındaki ilişki, Chantal Mouffe ve Ernesto Laclau'nun "Hegemonya ve Sosyalist Strateji" isimli ünlü eserlerinde Lacan'dan mülhem kullandıkları "point de capiton" (dikişleme noktaları) kavramına uygun, yani farklı kimlik taleplerinin tutarlı bir siyasal ajandanın parçası kılınabileceği ortak bir zemin, program, hedef doğrultusunda bir araya getirilip getirilemeyeceği sorusunu akıllara getirmektedir. Ancak şimdiye kadar böyle bir ortak zemin yaratıldığı şüphelidir. Zira rahatlıkla görüleceği üzere, Emini'nin ölümünün tetiklediği eylemler silsilesi, Kürt şehirlerinde başlamış ancak diğer etnik unsurların baskın olduğu bölgelerde farklı motivasyonlar üzerinden şekillenmiştir. Türk şehirlerinde son zamanlarda yaşanan Azerbaycan-Ermenistan meselesinin katmerlediği bir tepkinin sokağa yansıması müşahede edilirken Belucların yaşadığı Sistan ve Belucistan'da protestolar çok zayıf kalmıştır. PJAK ve Halkın Mücahitleri unsurlarının da sahada olduğuna şüphe yok. Protestocuların olayların en başından itibaren şiddet metotları kullanmaları (polis ve ambulans araçları yakmak, kamu binalarına saldırmak ve yakmak gibi), bu türden örgütlerin iş başında olduğunu gösteriyor. Zira bu türden eylemler ancak hazırlıklı ve eğitimli militanların mevcudiyetiyle açıklanabilir. Sıradan vatandaşların kamera sökmek, barikat kurmak ve ateşe vermek, araç gasp etmek, güvenlik güçlerini hedef almak ve linç etmek türünden eylemlere en azından işin en başında dahil olmaları beklenemez. Diğer bir mesele ise protestocuların örgütlü bir liderlik tarafından yönlendirilip yönlendirilmedikleridir. Zira, toplumsal hareketlerin başarısı, kitlelerin mahiyetinden ziyade (aşağı yukarı kitleler benzer duygusal patlamalar yaşarlar) onları yönlendiren seçkinlerin rasyonel hamle ve tercihlerine bağlıdır. İran'daki protestolarda böyle bir elit liderliğin mevcut olduğuna dair bir emare yoktur. Daha ziyade, sosyal medyada yayılan videolar, "ikonlar" (aslında İran bağlamıyla ilgisiz, Belçikalı bir sanatçının 2008'de ürettiği, kadın saçından yapılma bayrağın bir "boş gösteren" (empty signifier) olarak işlevselleştirilmesi gibi) marifetiyle gösterilerin büyümesi ve eylemci grupların muhtelif siyasi motivasyonlardan kaynaklı duygusal patlamalar söz konusudur. İçeriden ve Dışarıdan Tepkiler İran otoriteleri protestolara karşı internet kesintisi ve güvenlik güçlerinin sert müdahalesi gibi önlemlere başvurdu. Cumhurbaşkanı Reisi, BMGK sebebiyle bulunduğu New York'ta yaptığı açıklamada, Emini'nin ölümünün resmen soruşturulduğunu açıklarken eylemlerin ise "kaos çıkarmak için tertip edildiğini" iddia etti. Birçok yetkili de yaptıkları açıklamalarda eylemlerin yabancı istihbarat örgütleri tarafından organize edildiği iddiasında bulundular. Üzeri atlanmaması gereken