Küresel borç yükü 295 trilyon doları aştı. Faiz oranları arttıkça, küresel gelirden faiz ödemelerine giden meblağ da artıyor. Borç sorununu çözecek ortak akıl ve küresel ölçekli bir koordinasyon mekanizması gerekiyor Enflasyonun ateşi tüm dünyayı yakıyor. Tırmanışa geçen enflasyon, beraberinde faizleri de yukarıya taşıyor. Hal böyle olunca, enflasyon yetmezmiş gibi bir de ekonomilerin borçlarını nasıl çevireceği meselesi endişe yaratmaya başladı. Endişeler boşa değil. Küresel borç yükü 295 trilyon doları aşmış durumda. Toplam küresel hasılanın 3.5 katı katına varan bir borç stokundan bahsediyoruz. Faiz oranları zıpladıkça, küresel gelirden faiz ödemelerine giden meblağ hatırı sayılır miktarda artıyor. Economist dergisinin hesaplamalarına göre, geçen yıl dünya genelinde 10.2 trilyon dolar civarında faiz ödemesi gerçekleşmiş. Faizlerin artışa geçmesiyle toplam faiz ödemelerin 2026'da 16 ila 20 trilyon dolar seviyelerine çıkacağı tahmin ediliyor. FAİZLERDE HAREKETLİLİK ABD'de 10 yıllık tahvil faizleri beklenenden yüksek gelen enflasyon verisi sonrasında yüzde 2'yi gördü. Mario Draghi'nin Avrupa Merkez Bankası başkanı olduğu dönemde negatif faizli tahviller AB projesini ve euroyu adeta ipten almıştı. Bugünlerde artık negatif faiz kampanyasının sonuna yaklaşılıyor. 2020'de 18 trilyon dolar seviyesini gören dünya genelindeki negatif faizli tahvil stoku, son bir yılda attığı adımlarla gerileyerek 9 trilyon doların altına indi. İtalya ve Yunanistan gibi borç seviyesi oldukça yüksek olan AB ülkeleri için tahvil faizlerindeki yükseliş oldukça sıkıntılı. Gelişmiş ülkelerde faiz oranları (r) ekonomik büyüme oranının (g) altında kalmaya devam ettikçe, borcun sürdürülebilirliği mevzu şimdilik büyük bir risk oluşturmayabilir. Ancak, gelişen ülkelerde önümüzdeki birkaç yıl r g koşulunu sağlamak çok da kolay olmayacak. Artan faizler ve borç yükü gelişen ülkelerde daha yıkıcı sonuçlara neden olabilir. Özellikle de Arjantin ve Lübnan gibi ekonomisi yavaş büyüyen ama kamunun borç yükü fazla olan ülkelerde. Dünya Bankası'nın hesaplamalarına göre, düşük gelirli ülkelerinin yüzde 60'ı borç yapılandırmasına ihtiyacı duymakta. Ancak maalesef ortada borç sorunun çözebilecek ortak akıl ve küresel ölçekli bir koordinasyon mekanizması yok. TÜRKİYE POZİTİF AYRIŞIYOR Türkiye, borç kulvarında gelişmiş ülkelerden ve akranlarından büyük ölçüde pozitif ayrışıyor. Tablodan görüleceği üzere, kamu ve hanelerin toplam borç stokunun GSYH'ye oranları oldukça düşük seviyelerde. Bu durum finansal türbülans ve krizlerden sonra ekonomin çabuk toparlanması için bize ciddi bir destek