Aramızda belli bir kesim, KKTC'nin lağvedilerek 4 Mart 1964 günü BM'de, ABD, Rusya ve AET'nin desteği ile Rumların gasbettiği Kıbrıs Cumhuriyeti'ne katılmak için her türlü çalışmayı yapıyor. Hedefleri sözümona "Euro maaş almak, özgürlüğümüzü ve egemenliğimizi önce Rumlara sonra da AB'nin kontrolü altına vermek, AB içinde azınlık olarak, sözde mutlu bir şekilde yaşamak." Bu hedeflerini halkımıza kabul ettirmek için de kurdukları dernekler vasıtası ile AB'den, faaliyetlerine katkı kisvesi altında paralar alıyorlar ve Rumlarla birleşilirse neleri kazanacağımızı allayıp pullayarak vatandaşlarımızın önüne koyuyorlar. Okullarımızda bazı öğretmenler minicik çocuklarımıza, milli mücadelemizi ve uğradığımız soykırımı anlatacaklarına, Rumlarla birleşirsek bir şeyler kazanacağımız hayalini anlatıyorlar ama asla özgürlüğümüzü ve egemenliğimizi kaybedeceğimizi, Rumların yönetimi altında aynen Batı Trakya'da olduğu gibi her haktan yoksun "azınlık" statüsünde yaşayacağımızı söylemiyorlar. pushfn('ads'); Kendi kişisel yaşanmışlıklarım ve deneyimlerim bana Birleşik Kıbrıs'ta nelerin yaşanacağının ip uçlarını vermekte. Olması mümkün değil ama şayet olursa Rumların, neredeyse 2 asırdır dile getirdikleri "çoğunluk biziz, adayı yönetmek bizim hakkımızdır" görüşlerinin, acı bir şekilde hayata geçeceği kesin. Anlatacaklarım, benim yaşadıklarım. Yorum sizin 1970'li yılların başında Mağusa Limanı'ndaki serbest bölgede, tahminen 20 kadar gümrüksüz mal satışı mağazası "Duty Free" vardı. Bunların tamamına yakını Rumlara aitti. Tek bir dükkânı Türk işletiyordu. Tüm mağazalarda fiyat aynıydı, zira toptan fiyatı 20 şilin, perakende fiyatı 22 şilin olan bir karton sigarayı, kâr marjı çok düşük olduğu için hiçbir mağazanın daha düşük fiyata satması mümkün değildi. Türk mağaza sahibi birden Türk gemilerin bile kendisine hiç gelmediğini fark etti. Şaşırdı. Biraz araştırınca Çikko Manastırı'nın, Rum mağaza sahiplerine aradaki farkı ödeyerek perakende fiyatını 20 şiline düşürmeleri talimatı verdiğini öğrendi. Müşteri kaybı nedeni ile Türk soydaşımızın dükkânı battıktan ve meydan kendilerine kaldıktan sonra da sigara fiyatları 24 şilin olmuş, Çikko manastırının sübvanse ettiği 2 şilinler manastıra geri ödenmişti. Türk'e ait bu mağazayı batırmak ve iflas ettirmek için bizzat Rum Ortodoks Kilisesi'nin merkezi olan Çikko Manastırı'nın müdahale etmesi, Rumların Türklere ekonomik hayatta da ne denli gaddarca davrandıklarının göstergesiydi. pushfn('ads'); Barış Harekâtı öncesi Mağusa'da inşaat mühendisi olarak çalışırken, Maraş'taki Ordu Evi'nin karşısındaki, günümüzde yurt olarak kullanılan 10 katlı binanın statik hesaplarını yapmış, inşaat süresince de kontrol mühendisliğini yürütmüştüm. İnşaatı üstlenmiş olan müteahhit Meşşios usta ve işçi sıkıntısı çektiğinde benden yardım isterdi. Ben de Mağusa'da yaşayan Türklerden usta ve işçileri işe aldırıp, iş gücü sıkıntısının azaltılmasına yardımcı olurdum. Zaman içinde inşaatta çalışan Türklerin sayısı belirgin şekilde artmış, işler de hız kazanmaya başlamıştı. Bir sabah inşaata, EOKA'nın Mağusa bölgesi sorumlusu geldi ve müteahhit Meşşios'a bütün Türkleri işten atması talimatını verdi. O gün tüm Türkler işten atıldı, bana da inşaatı kontrole gerek olmadığını ve inşaata gelmemem söylendi. Kovulmuştum Yaşadıklarım bitmiyor ki 1972 senesinde Mağusa (Rum) Belediyesi bayındırlık işlerinde görev yapmak üzere bir inşaat mühendisi veya mimar münhali açınca,