İstanbul'un fethi ile yeni bir çağa adım atan Osmanlı'da mimari üslup da yeni bir çağa girmiştir. Osmanlı'nın tarih sahnesine çıkışı ile başlayan Osmanlı türbe mimarisi, tekâmül ede ede kendini geliştirmiş ve İstanbul'un fethini izleyen zaman zarfında en nadide örneklerini vermiştir. Fethin akabinde İstanbul'un fatihi olan Fatih Sultan Mehmed Han'ın arzusu ile fethin manevi mimari olan Akşemseddin tarafından manevi keşif yoluyla kabir yeri tespit edilen Hazreti Peygamberin Medine'ye hicretinde yedi ay evinde misafir olmakla mihmandar unvanına nail olan sahabenin büyüklerinden olan Halid İbn el-Zeyd Eba Eyyûb El-Ensari Hazretlerinin kabri üzerine İstanbul'da bulunan ilk türbe inşa edilmiştir. Daha sonra fetih şehitleri olan Ni'mel Ceyş kabirleri ziyaret mekânı haline getirilmeye başlanmıştır. Zamanla bu ziyaret mekânlarının üzerleri örtülerek İstanbul'un İslami görüntüsünü zenginleştirecek türbeler oluşmaya başlamış ve bu durum Osmanlı'nın son zamanlarına kadar türbe sayısında artışa sebebiyet vermiştir.
İstanbul'da yapılan ilk padişah türbesi Fatih Sultan Mehmed'e ait olan Fatih Camii Külliyesi dahilindeki türbedir. Aslında Fatih'in naaşı Fatih camiinin mihrap duvarı önüne gömüldugu kesin olarak bilinmekle beraber türbenin Fatih'in ölümünden önce mi sonra mı yapıldığı konusunda kesin bir ittifaka varılamamıştır. Kimi araştırmacılar Fatih'in hazirede bulunan gülistana defnedildiğini iddia ederken kimileri ise Fatih'in ölümünden önce türbesini külliye ile beraber yaptırdığını iddia etmektedirler. İkinci Bayezid ve Yavuz Sultan Selim Türbeleri sekizgen olarak inşa edilerek külliyelerinin birer parçası haline gelirken fetih öncesi çokgen türbe mimari üslubunu İstanbul'da devam ettiren örnekler olmuşlardır.
16. yüzyıla mührünü vuran mimarbaşı Koca Sinan, mimariye getirdiği yenilikler ve yasadığı zamanın ötesindeki tasarımları ile eşsiz eserler meydana getirmiştir. Özellikle Kanuni Sultan Süleyman Türbesi'nde uyguladığı içte ve dışta ayrı iki kabuk ve çift kubbeli üslup ile denenmeyeni denemiş daha sonra inşa ettiği İkinci Selim Türbesi'nde uyguladığı içte ve dışta farklı plan ile zirve noktasına eriştirmiştir. Sinan'dan sonra onu takip eden halefleri de bu klasik stili benimsemişlerdir. Klasik sitilde olan Gülnûş Emetullah Valide Sultan Türbesi kafesli kubbesi ve toprak zemini ile hanedan türbeleri içerisindeki yegâne örnektir. Bu stilde yapılan türbelerin iç ve kısmen de dış süslemelerinde çiniye ağırlık verilmiştir. Bu devirde çininin ve kalem işinin zirve örnekleri türbeleri olduğu kadar camileri, sarayları ve diğer bazı yapıları da süslemiştir. Bu dönem eserlerinden olan Sultan Ahmed Türbesi hem güzelliği hem de tek kubbe altında bulunan en fazla hanedan mensubu kabri ile bir başka önemli eserdir.
18. yüzyıl ile beraber mimaride etkisini göstermeye başlayan barok ve rokoko sitil türbe mimarisini de etkilemiş ve Avrupai tarzda süslemeleri olan türbe binaları ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu devirde yapılan türbelerin en iyi örnekleri Nur-u Osmaniye ve Laleli Külliyeleri'ndeki türbe yapılarıdır. Özellikle mermer işlemelerde ve türbenin şebeke gibi metal aksamlı kısımlarda görülen detaylar Türk baroğunun nadide örnekleridir. Avrupa'da mimari alanda baroğun etkisini kaybetmeye başladığı 19. yüzyılda ortaya çıkan ampir üslup, mimaride Avrupa'yı takip eden Osmanlı'da da etkisini Sultan Abdülmecid'in inşa ettirdiği İkinci Mahmud Türbesi'nde göstermiştir. Türbe içerisindeki çiçek demetleri şeklindeki alçı kompozisyon, tamamen mermerden yapılmış dış cephe ve turunun belki de yegâne örneği olan güneş kursu seklindeki kubbe alemi ile ampir sitilin en güzel örneklerinden biridir.
Avrupa dillerine Latince rotundus kelimesinden türeyerek rotunda olarak geçen ve şekil olarak yuvarlak üzeri kubbeli yapıların Osmanlı döneminde türbe olarak yapılan en iyi örneği Sultan Abdülmecid'in hanimi ve Sultan Mehmed Vahdeddin'in annesi olan Gülüstû Valide Sultan icin yapılan türbedir. Devletin son yıllarında mimaride klasik üsluba dönüş yapma eğilimi ortaya çıkmış ve Neo-klasik üslup kendini hissettirmiştir. Bu türdeki en önemli türbe ise İstanbul'da yapılan son padişah türbesi ve İstanbul'da sur dışında yapılan tek padişah türbesi olan Sultan Mehmed Reşad Türbesi'dir. Bu eserin iç süslemelerinde 16. yüzyılın çinilerinin kopyaları ve kubbede ise kalemişi süslemeler kullanılmıştır.