Prof. Dr. Rıfat Okçabol ile eğitim sistemimizin sorunlarını, gerici ve piyasacı eğitimin sonuçlarını ve memleketin halinin ne olacağını konuştuk."Eğitimin gericileşmesi, eğitim-öğretim süreçlerinde laik ve bilimsel içeriğinin yok edilmesi yanında, kazanılmış çağdaş anlayış ve uygulamalardan da uzaklaşılması anlamına gelmektedir. Eğitim piyasalaştıkça velilerin eğitim harcamaları artmakta, parası olan eğitim fırsat ve olanaklarından diğerlerine göre daha çok yararlanabilmektedir.""Laik ve bilimsel eğitimi savunan eğitim örgütlerinin üye sayısı, 1980'de diğerlerinin 4 katı kadarken 2002'de neredeyse eşit hale gelmiştir. Ülkenin geleceği, iktidarların laik ve bilimsel anlayışa sahip çıkmalarıyla mümkündür."Ülkemizin Eğitim Sisteminin en Önemli Sorunlarının Neler Olduğunu DüşünüyorsunuzNe yazık ki, eğitim sistemimizle ilgili olan okulöncesi eğitimden yükseköğretime, müfredat programından seçme sınavlarına ve eğitim görmüş kişilerin bazı tutum ve davranışlarına kadar akla gelen hemen her konu, birer önemli sorundur. Bence bu sorunların en önemlisi sistemin gericileşmiş ve piyasalaşmış olmasıdır.Eğitimin gericileşmesi, eğitim-öğretim süreçlerinde laik ve bilimsel içeriğinin yok edilmesi yanında, kazanılmış çağdaş anlayış ve uygulamalardan da uzaklaşılması anlamına gelmektedir. Eğitimin gericileşip piyasalaşması,1946'dan sonra Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile başlatılan ilişkiler doğrultusunda küçük değişimlerle başlamıştır. Amerikalıların "Bizim oğlanlar başardı" dediği 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında yaygınlık ve yoğunluk kazanmıştır. Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) liderinin de ABD'nin Ortadoğu Projesi Eş Başkanı olduğu zamanda, Anayasa Mahkemesi ile Danıştay'ın aymazlığı nedeniyle, yasal hale getirilmiştir. Anayasasına göre laik olan bir devletin inançlar karşısında tarafsız olması, tüm inançlara eşdeğerde yaklaşması gerekir. Ancak özellikle AKP iktidarı, aşağıda özetlenen dönüşümlerle kendi Sünni-Hanefi inancını tüm topluma dayatmaktadır.17 Eylül 2011 tarih ve 653 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile Kuran kurslarına gitmek için ilkokul 5. sınıfı bitirme koşulu kaldırılmıştır.30 Mart 2012 tarih ve 6287 sayılı 'İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun', kamuoyunda bilinen adıyla 444 yasası çıkarılmıştır. Bu yasa Anayasa'nın 3., 10., 42. ve 58. maddeleriyle bağdaşmayan bir yasadır. Bu yasayla, ilkokula başlama yaşı bir yaş küçültülmüş, ortaokullar 6 yerine 5'inci sınıftan başlatılmış ve imam hatip ortaokulları açılmıştır. Kuran-ı Kerim ve Peygamberimizin Hayatı gibi iki seçmeli din dersi getirilmiştir. Bu yasayla açıköğretim zorunlu öğretimin bir parçası sayılmıştır. Zorunlu öğretimde, öğrencilerin eşdeğerde eğitim alması anlayışından sapılmış, imam hatiplerde, açık lisede, mesleki eğitimde ve genel eğitim veren liselerde, farklı düzeylerde bilişsel, devinimsel ve duyuşsal gelişim göstermeleri yasal hale getirilmiştir.Bakanlık genelgesiyle Temel Din Bilgisi adlı üçüncü seçmeli din dersi getirilmiştir. "Başka seçmeli ders açamıyoruz" söylemiyle pek çok okulda öğrenciler seçmeli din derslerini seçmek zorunda bırakılmıştır.Bakanlık genelgeleriyle, normal eğitim yapan yüzlerce okul, velilerin şiddetle karşı çıkmalarına aldırılmadan imam hatip ortaokulunalisesine dönüştürülmüştür. Genel liseler ve öğretmen liseleri kapatılmış ve bunların bir bölümü de imam hatip liselerine dönüştürülmüştür.Yönetmelik değişiklikleriyle, okullarda türban kullanılması serbest bırakılırken şort ve buluz giyimine yasak getirilmiştir. Okullarda mescit açılması koşulu getirilmiştir. Ortaöğretimde, 'soran, eleştiren ve araştıran' öğrenci yetiştirilmesi hedefinden vazgeçilmiştir.Kuran kursu, sıbyan mektebi ve medrese gibi adlarla açılan kaçak eğitim kurumlarına göz yumulmasına başlanmıştır. Hangi yurtların, kursların ve okulların hangi tarikatlara ait olduğu bilinir hale gelmiştir. Bu tür kurumlarda laik ve bilimsel anlayış karşıtı ve gerçeklerle bağdaşmayan öğretiler yaygınlaşmıştır.Tek tip çarşafa bürünmüş ya da sarık ve cübbe giymiş çocukların katıldığı 'dini icazet törenleri' yaygınlaşmaya başlamıştır.1 Nisan 2015 tarih ve 6441 sayılı yasa ile 'Türkiye Uluslararası İslam, Bilim ve Teknoloji Üniversitesi' açılmıştır.17 Haziran 2016 tarih ve 6721 sayılı yasayla 'Türkiye Maarif Vakfı' kurulmuş, bu kuruluşa, Öğretim Birliği Yasası'na aykırı olarak okul öncesi eğitim, ilköğretim, ortaöğretim ve yükseköğretim kurumları açma yetkisi verilmiştir.29 Ekim 2016 tarihli bir Olağanüstü Hal (OHAL) kararnamesi ile üniversitelerin seçimle altı rektör adayını belirleme yetkisi ellerinden alınmış, YÖK'ün belirleyeceği adaylardan birini Cumhurbaşkanı'nın rektör olarak ataması yöntemi getirilmiştir. Bu tarihten sonra rektörler arasında laik ve bilimsel anlayışta olmayanların sayısı artmıştır.Danıştay iptal etmiş olsa da, eğitim bakanlığının, din toplumunu hedefleyen kuruluşlarla imzaladığı protokoller artmaya başlamıştır.16 Mart 2022 tarih ve 7383 sayılı yasa ile Öğretim Birliği Yasası'na aykırı olarak Diyanet İşleri Başkanlığı'na bağlı olarak 'Diyanet Akademisi' kurulmuştur.Seçme sınavlarında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) 2014 yılında zorunlu olamaz dediği din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden soru sorulmaktadır. Yeteri kadar Sünni-Hanefi inancı hakkında bilgisi olmayanın sınavda başarılı olması zorlaştırılmaktadır.Liseye Geçiş Sistemi, sınavı kazanamayan yoksul çocukları ağırlıklı olarak imam hatip liselerine ya da açık liseye gitmek zorunda bırakan bir sisteme dönüşmüştür.2017 yılında uygulanmaya başlanan müfredat programının özü, Din Öğretimi Genel Müdürlüğü'nün, 3 Temmuz 2017 tarihli açıklamasına göre şöyledir: " Öğrencilerin, geleneğe saygı duymanın yanında, onu Kur'an-ı Kerim ve sünneti merkeze alarak aklın verileri ışığında değerlendirmesi, böylece güncel meseleleri çözümleme yeteneği kazanması hedeflenmiştir1." Bu müfredatla öğrencilerin Osmanlı ve hilafet hayranı olmaları kolaylaştırılırken, "fikri hür, irfanı hür ve vicdanı hür" anlayış kazanmaları zorlaştırılmıştır.Eğitimin piyasalaşması da genelde, eğitimin alınır-satılır bir meta haline getirilmesiyle ilişkilidir. Eğitim piyasalaştıkça velilerin eğitim harcamaları artmakta, parası olan eğitim fırsat ve olanaklarından diğerlerine göre daha çok yararlanabilmektedir. Özel okullar ile vakıf üniversiteleri sayılarındaki artış, bu metalaşmanın belirgin bir sonucudur. 'Ülke kaynaklarını pazarlamaya' geldiğini söyleyen AKP iktidarı da, eğitimin piyasalaşması için elinden geleni yapmaktadır. ÖrneğinBilindiği gibi Avrupa Birliği (AB), dünyanın ekonomik gücü haline gelebilmek için, 1999'da üniversitelerin piyasalaşmasını sağlayacak Bologna Süreci'ni başlatmıştır. AKP de yükseköğretim sistemimizin bu sürece katılmasını benimsemiştir.Ders kitaplarının bakanlık yerine özel sektörde bastırılmasına başlanmıştır.Anadolu, Boğaziçi, Dokuz Eylül, İstanbul Teknik ve Ortadoğu Teknik üniversitelerini kazanamayan paralı öğrenciler için, hem bu üniversiteden hem de bir ABD üniversitesinden çift diploma alabilecekleri bir program başlatılmıştır (Boğaziçi Üniversitesi akademisyenlerinin tepkisi nedeniyle o üniversitede bu programın uygulanmasına yıllar önce son verilmiştir).AB'nin dayattığı ve girişimci öğrenci yetiştirmeyi hedefleyen müfredat programı, 2005'te uygulamaya konmuştur.14 Eylül 2011 tarih ve 652 sayılı KHK ile laik ve sosyal bir hukuk devleti anlayışını benimsemiş öğrenci yerine, rekabetçi öğrenci yetiştirilmesine başlanmıştır. Eğitim bakanlığının üretim yapan birimleri kapatılmış, gereksinim duyulan malzemenin piyasadan karşılanması yoluna gidilmiştir.Ankara'da milli eğitim bakanlığına ait oteller ve Şura Salonu varken, milli eğitim şuralarının 5 yıldızdı otellerde yapılmasına başlanmıştır.3 Kasım 2011 tarih ve 666 sayılı KHK ile bakanlıkta yüksek ücretli ve iktidarın isteğini sorgusuz sualsiz yerine getirecek sözleşmeli bürokrat istihdam edilmesinin yolu açılmıştır.444 yasasıyla Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi (FATİH) Projesi bağlamında yapılacak harcamalar Sayıştay'ın denetimi dışında bırakılmıştır.14 Mart 2014 tarih ve 6528 sayılı 'Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun' (halk arasında bilinen adıyla dershane yasası) ile özel okul öğrencilerine para desteği verilmesine başlanmıştır. Bu yasayla, öğretmenler için öznel ölçümlere dayalı performans değerlendirme yöntemi getirilmiştir. Bu yasayla proje okulu uygulaması getirilerek, toplumun gözde Anadolu liselerinin kısa sürede AKP'lileşmesi sağlanmıştır.Özel okul sahibi olan bir kişi, 2003-2006 yıllarında Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı ve Temmuz 2018-Ağustos 2021 tarihleri arasında da eğitim bakanı yapılmıştır.Devlet, özel okula gidenlere parasal destek verirken, çocuğu devlet okulunda okuyan veliden çeşitli adlar altında para toplamaya devam etmektedir.Meslek lisesi öğrencileri, staj dönemlerinde asgari ücretin üçte biri kadar ücretle çalıştırılmaktadır.Üniversitelerde akademik kaygılarla gerçekleştirilen bilimsel çalışmalar giderek azalırken, sanayinin gereksinimlerini çözmeye dayalı proje bazlı araştırmalar yaygınlaşmaktadır.Mesai saatleri dışında öğretim yapılan ve paralı olan II. Öğretim uygulaması yaygınlaşarak devam etmektedir.Son yıllarda parayla tez yazdırılması bile yaygınlaşmıştır.İktidar, hazırladığı yükseköğretim yasa taslaklarında, yabancılara da özel üniversite açma izni vermeye kalkışmıştır.Gerici ve Piyasacı Eğitimin Sonuçları Hakkında Neler SöyleyebilirsinizEğitimin gericileşip piyasalaşmasının sonuçlarını AKP öncesi ve günümüzdeki duruma göre değerlendirmek mümkündür. 12 Eylül darbecilerinin ve sonrasındaki iktidarlarının Türk-İslam sentezi anlayışına göre yürüttükleri politikalar nedeniyle 1980-2002 yılları arasında özetle,Laik ve bilimsel eğitimi savunan eğitim örgütlerinin üye sayısı, 1980'de diğerlerinin 4 katı kadarken 2002'de neredeyse eşit hale gelmiştir.Necmettin Erbakan, 1995 yılındaki parti kongresinde, imam hatiplerin partisinin arka bahçesi olduğunu söylemiştir.Yapılan araştırmalara göre, gençler sevgiden sonra bağımsızlığa önem verirken, sevgiden sonra paraya önem vermeye başlamışlardır. Laik ve bilimsel anlayış sahipleri ile öncelikli kimliğinin TC yurttaşı olduğunu söyleyenler azalırken, öncelikle "Müslümanım" diyenler artmıştır. Cinlere perilere inananlarla, depremin yörede işlenen günahlar nedeniyle olduğuna inananlar da artmıştır.1990'lı yıllarda laik ve bilimsel eğitim karşıtı yayınlar artmıştır. Örneğin yedi akademisyen, Türkiye Diyanet Vakfı adına 1996'da laik eğitimin "Vahyin bütünleştirici ve birleştirici imkanından kafaları, kalpleri ve eğitimimizi mahrum eden zihniyet" olduğunu ve benzeri ifadeleri içeren bir kitap yazmışlardır. 'Türk eğitim sistemi: Alternatif perspektif' adlı bu kitap, 15. Milli Eğitim Şurası üyelerine bedava dağıtılmıştır.2002 Kasım ayında da piyasacı ve gerici anlayış iktidara gelmiştir.12 Eylül yönetimi ile yaygınlaşan ve AKP iktidarında derinleşen gerici ve piyasacı uygulamaların günümüzdeki sonuçlarından biri, yetişmiş insan gücünün, geri dönmemek üzere yurt dışına gitme eğiliminde olmasıdır. Daha da önemlisi, eğitim sisteminden olabildiğince yararlanmış olanların bir bölümünün, aldıkları eğitimle bağdaşmayan tutum ve davranış içinde olmalarıdır. Dini öğretim görmüş kimselerin, dünyaya kendilerine öğretildiği gibi inanç gözünden bakmaları doğal bir durum olarak görülebilir. Ancak dini öğretimden geçen kişiler arasında yalın ve basit gerçekleri bile yadsıyan ve hatta dini anlayışla bağdaşmayan tutum ve davranışta olanlar artmıştır. Örneğin Diyanete göre,Deprem, Allah'ın insanların sabrını sınadığı bir imtihandır. Deprem sırasında sabrederek zararlardan kurtuluruz!Haram parayla hacca gitmek caizdir!Bir kimse, yüzüne karşı 'seni boşadım, benden boş ol' gibi boşamayı ifade eden sözleri şifahî olarak söylemek suretiyle, eşini boşayabileceği gibi, bu sözleri telefon, mektup, mesaj, internet ve faks yoluyla bildirerek de boşayabilir!Sol elle şeytanlar yemek yer!Müslüman bir kişi Alevi bir kızla evlenemez!Babanın