Son sınıfta okusalar bile başörtülülerin gözünün yaşına bakmamış, okullarından atmışlardı. Üniversiteleri hallettikten sonra da bitmez tükenmez "kamusal alan" tartışmaları eşliğinde sırayı sokaklara getirmişlerdi. O kadar ki, "Polis kapınıza geldiğinde kapıyı başörtülü açamazsınız, çünkü devletin polisinin bulunduğu yer de kamusal alandır" yollu lakırdılarla işi bayağı ilerletmişlerdi... Sonra da iyice tozutmuşlar, çocukların yaz aylarında Kuran okumayı öğrenmelerini yasaklamışlardı. Eşzamanlı, Türkiye'nin görmüş göreceği en büyük soygunu gerçekleştirmişler, bankaları milyarlarca dolar hortumlamışlardı. Kimseciklerin gıkı çıkmıyordu; çok kullanışlı, çok kallavi maskeleri vardı. Uğur Mumcu'ya atfedilen, "Bu memlekette banka soyarken kar maskesi, ülke soyarken Atatürk maskesi taktılar" sözünün mücessem hâli gibiydiler. Lafın burasında şuncağızı söylemeden geçmeyelim ki "genç çeriler" beyhude şavullamasınlar: Kimin yaptığına odaklanıp neyin nasıl yapıldığını savsaklayanlar maske zokasını yutmaya müstahaktır. Kim hangi maskeyle yaparsa yapsın, ister Atatürk ister din maskesi taksın, ister kardeşimiz ister düşmanımız olsun, şayet yaptığı haksızlık, hukuksuzluk, yolsuzluksa ayağımızın bodrumundadır. Kıymet hükmümüz budur. Bu kadarı kâfi, devam edelim: 28 Şubat döneminin ufunetini alabildiğine hissettiğimiz günlerden geçiyorduk. İmam hatiplerin topyekûn kapatılmasını tartışmaya açmışlardı... Canım arkadaşım Ahmet Kekeç'le her akşam buluştuğumuz bir kahvehanede böylesi tartışmaya muttali olmuştuk. Merhum Erbakan'ın (Refah Partisi) milletvekillerinden biri (Hasan Hüseyin Ceylan'dı) "laikçi tartışmacıları" susturmak için çok sağlam bir argüman bulmuşçasına "Beyler, beyler!" diye müthiş bir özgüvenle araya girmiş, "Bakınız, ben de imam hatipliyim..." demişti. Ben de dayanamayıp, "İyi de sorun zaten sensin!" deyivermiştim. Herkes çok gülmüştü. Hayır yani, imam hatipliler CHP'li olsalardı zaten sorun olmazdı ki. (Yeri gelmişken söylemeden geçmeyeyim: O vakitler "Cemaat" addedilen FETÖ'cüler de imam hatiplerden hiç hazzetmiyorlardı. Çünkü eleman şakirt devşirmekte en çok zorlandıkları bu okullardı.) Benden sonra, Ahmet aldı: "Benim lisemi kapatsalar, kıyametleri kopartırdım!" dedi. Bir arkadaş "Abi hangi liseden mezunsun" diye sorunca da, dudağının kenarındaki muzip gülümsemeyle "Atatürk Lisesi" cevabını verdi. Çok gülmüştük. İroniye mizaha sığınarak ruh sağlığımızı korumaya çalışıyorduk. Hayır, ikimiz de imam hatipli değildik ama bu zulümler canımızı felaket yakıyordu. Bu ülkede eğitim başarısı dışında imam hatipler kadar aşağılanan başka bir şey olmadı. Gelgelelim, 28 Şubat dahil hiçbir dönemde hiç kimse, "İmam hatipliler sapıktır"