Bugünkü yazımızın anlaşılmasına yardımcı olacak üç-beş bilgiyi peşinen arzedelim.
Önce, meseleye Bediüzzaman'ın eserlerindeki iktibasının önemli olduğunu arzedelim. Zira hadiseye o adeseden, inşaallah bakacağız. Sonra; 20. yüzyılın başlarında Bolşevizm, komünizm ve sosyalizm gibi namlarla bilinen küresel kızıl Marksizm ihtilâlinin zamanımızdaki isimleri olan Yeni Muhafazakârlık, Enternasyonal Devrimci Sosyalizm, Troçkizm veya kısaca Neocon'ları yakından tanımanın lüzumu ile birlikte; 1980'lerin sonunda dağılan Sovyetlerin emvaline hücum eden küresel sosyal Marksistleri (eski isimleri dinsiz ve sermaye ile sivil Marksist devrimini devam ettiren müstebit burjuva) veya Neoliberalleri tanımanın da bu konuyu anlamamıza faydası olacak.
Mevzunun anlaşılmasında elimizden tutacak üçüncü mesele ise; Sovyetlerin dağılımından günümüze, Rusya'nın tarihini doğru bilgi ve belgelerle gözönünde bulundurmamız gerekiyor. Global Marksist hegemonyacıların medyayı, genel neşriyatı ve internette kullanılan bilgi arama motorlarına el koydukları bir zamanda, doğru bilgiye ulaşmanın kolay olmadığını en ziyade araştırmacılar biliyorlar. Dünya efkâr-ı ammesinin iğfal edildiği şu zamanda, bir meseleyi doğru bilgibelge ile anlatmak önem kazandı.
Bediüzzaman'ın eserlerinde geçen RusyaRuslar tabirlerini ön ve arkalarıyla anlamaya çalıştığımızda üç mana dikkatimizi çekecektir. İslâm'a ve özellikle Osmanlıya düşman bir Rusya vardır. İmparatorluğun ve kurmaya çalışılan meşrutiyetlerinin yıkılmasıyla küçülme sürecine giren bir diğer Rusya sözkonusu... Üçüncü Rusya ise; bin senelik tarihini, din ve köklerini komünizmle kaybetmiş; bilmecburiye İslâm ile dost ve hatta müttefik olmuş bir üçüncü Rusya'dan da bahsedebiliyoruz.
Yukarıdaki Neocon ve Neoliberal manalarını, gazetemizin araştırma heyetince hazırlanmış Doların Efendileri ve Neoliberaller kitaplarından okuyabilirsiniz. İnternetteki bilgi arama programlarının çoğunun taraflı olduğunu bilerek oralara da bakabiliriz.
Said Nursî'nin bahsettiği muannid ve İslâm'a şiddetli düşman Rusya resmini, yakın Osmanlı Tarihinden de çıkarabiliriz. Ekserisi Yahudî olan St. Petersburg ihtilalcilerinin tümvarlığını komünizm adına gasp ettiği Rusya'nın bu tarihten sonraki sürecinden bahsederken Bediüzzaman, büzülme (takallüs) kelimesini kullanıyor. Eski şevketini, gücünü, kültürünü ve milliyetini kaybetmiş bir Rusya sözkonusu... Günümüzdeki Rus idarecileri ve vatanperverleri, bu ihtilâli ve sonrasındaki hâdiseleri felâket olarak nitelendiriyorlar. Bediüzzaman Bolşevizm'i; Rusya'nın bin senelik varidatını yok etmek olarak değerlendiriyor.
Bediüzzaman'ın istikbaldeki değişimi, Sovyetlerin soğuk savaşın büyük kutbu olduğu zaman yazması, elbetteki basiretindendir. Hatta Hutbe-i Şamiye'de, eski Rus ifadesiyle yeni çizgiyi göstermeye başlıyor. Ve Marksist Sol'un hürriyet perdesi altında Demokratları Meclisimizde sıkıştırdıkları zamanda ise; Sovyetlerin devam edemeyeceğini ve bu coğrafya üzerinden Türkiye'ye komünizmin gelmeyeceğini dolaylı haber veriyor: "İki dehşetli Harb-i Umumînin neticesinde ... Beşerin tam uyanması cihetiyle, kat'iyen dinsiz bir millet yaşamaz. Rus da dinsiz kalamaz. Geri dönüp Hıristiyan da olamaz. Olsa olsa, küfr-ü mutlakı kıran ve hak ve hakikate dayanan ve hüccet ve delile istinad eden ve aklı ve kalbi ikna eden Kur'ân ile bir musalâha veya tâbi olabilir. O vakit dört yüz milyon ehl-i Kur'ân'a kılıç çekemez."