İnsan dilini tutabilirse bütün amelleri iyi olur

İnsanın yaptığı iyi amellere bir şeyler karışır. Ama dilini muhâfaza edebilirse bu durum müstesnâdır.

Ebû Abdullah bin Ubeyd hazretleri Tâbiînin büyüklerindendir. Basra'da doğdu ve orada yaşadı. Eshâb-ı kirâmdan hazret-i Enes bin Mâlik'i "radıyallahü anh" gördü. 756 (H.139) yılında vefât etti. Hadîs ilminde, yüz bin hadîs-i şerîfi râvileri ile birlikte ezbere bilen hâfızlardandı.
Manifaturacılık yaparak nafakasını temin ederdi. Kul hakkına girmekten çok korkar, şüpheli olmak korkusu ile mübahların çoğunu terkederdi. Malını övmez, medh etmezdi. Bir gün çırağı bir kumaşı müşteriye gösterirken; "Yâ Rabbî! Bu Cennet kumaşından bana da nasîb et!" dediğini gördü. Bunun kumaşı övmek mânâsına gelebileceğini düşünerek kumaşı sattırmadı. Müşteriler, kusurlu bir malı, kusursuz zannederek alırlar ihtimâlini düşünerek, havanın bulutlu ve kapalı olduğu günlerde pazara çıkıp satış yapmazdı.

Ebû Abdullah bin Ubeyd'in manifatura dükkânında, fiyatları, iki yüz dirhem ile dört yüz dirhem arasında değişen kumaşlar satılıyordu. Dükkânında kardeşinin oğlu da çalışıyordu. Yolda bir kimseyi kumaş almış gidiyor görünce, kumaşı tanıyıp, kendi dükkânından aldığını anladı. O kimseye; "Bu kumaşı kaça satın aldınız" diye sorunca, dört yüz dirheme aldığını öğrendi. Sonra; "Bu kumaşın değeri iki yüz dirhemdir. Geri dönüp paranızın üstünü alınız" buyurdu. O kimse; "Bu kumaş, bizim orada beş yüz dirhem eder, ben aldanmış sayılmam!" deyince; "Olsun. Siz, gidip iki yüz dirhem paranızı alınız" dedi. O kimse gelip, iki yüz dirhemini aldı gitti...

Ebû Abdullah bin Ubeyd, dükkânda tezgâhtar olarak bulunan yeğenine; "Kumaşı bu kadar pahalıya niye sattın" diye sordu. Yeğeni; "Vallahi kendi rızâsı ile aldı" dedi. Ebû Abdullah bin Ubeyd; "O râzı olsa da, sen râzı olmayacaktın" buyurdu.