ABD Dışişleri Bakanı Blinken'ın İstanbul (ve bölge) ziyareti önemliydi. Üzerinde durulmayı hak ediyor. Sebebi Gazze konusunda yeni bir arayışın başlamış olması. Bu arayışın ne olduğunu, Blinken'ın İstanbul'a ne amaçla, hangi dosyayla geldiğini, Ankara'nın konuya yaklaşımını -hatta ne yanıt verildiğini- hepsini konuşacağız ama önce bazı noktaların altını çizmem gerekiyor. Gazze'den korkunç görüntü ve fotoğraflar gelmeye devam ediyor. Bölgede sivillerin doğrudan hedef alındığı, son yüzyılın en kirli saldırısı devam ediyor. İsrail geçtiğimiz hafta -tam da Blinken'ın ziyareti öncesinde- Gazze'ye yönelik hava ve kara saldırılarında yavaşlamaya gideceğini açıkladı. Bunun bir sebebi Güney Afrika'nın açtığı soykırım davasıdır. Netanyahu paniklemiştir. Diğer sebep Tel Aviv'in Hamas'ı ortadan kaldıramayacağını anlamasıdır. ABD de bu noktaya gelmiştir. Bu yüzden çatışmaların sona ereceği, Hamas'ın oyun dışı bırakılacağı, "savaş sonrası Gazze" için çalışmalar hız kazandı. Blinken bölgeye bu yüzden geldi. İsrail, bir yandan da çatışmayı bölgeye yayacak adımlar atıyor. Lübnan'da Hamas ve Hizbullah'ın üst düzey isimlerine suikastler düzenliyor (İran'da DEAŞ'ın düzenlediği terör saldırısını da buna ekleyelim.) 7 Ekim'den hemen sonra söylediğimiz gibi, İsrail'in Gazze'den sonraki hedefi Lübnan ve Suriye'nin güneyinde tampon bölge oluşturmak. İsrail bu kapsamda, Hizbullah'ı açıkça tahrik ediyor. Hizbullah yanıt vermezse bu kez muhtemelen kendisi Lübnan'ın güneyine girecek. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın "İsraillilerin Lübnanla savaşa girmemek için kendilerini zor tuttuklarını düşünüyorum" vurgusunu not edelim. ABD ise Hizbullah'ın çatışma yaşanmadan Litani nehrinin kuzeyine çekilmesi için İran'la arka kapıdan görüşüyor (Bakınız, Terör Saldırısı ve ABD-İran anlaşması, 29 Aralık 2023). Blinken bu konjonktürde Türkiye'nin de aralarında bulunduğu bölge ülkelerini ziyaret etti. İstanbul'da yapılan görüşmelerin perde arkasından ve yapılan resmi açıklamalardan anladığım kadarıyla gelinen noktada son durum şu üç başlıkta özetlenebilir: Bir. ABD Gazze'de çatışmalar bittiğinde sürecin nasıl işleyeceğine ilişkin zemin yokluyor. Muhataplarının gündemine "Gazze'yi kim yönetecek" sorusunu getiriyor. ABD Gazze'yi El Fetih'in yönetmesini istiyor. (Bunu mümkünse Abbas'sız yapmak istiyorlar.) ABD'nin Gazze'nin kuzeyine BM misyonu sokulması konusunda İsrail'i ikna ettiği de söyleniyor. Ve burası önemli: Yunan medyasına yansıyan bilgilere göre Blinken Yunanistan'da, Türkiye'nin Gazze'de garantör olabileceğini söylemiş. O halde süreç Ankara'nın en başta dile getirdiği garantörlük modeline evrilebilir. İki. ABD meşruiyet sorununun farkında. Hamas'ın son olaylar nedeniyle sadece Gazze'de değil Batı Şeria'da da artan popülaritesini görüyorlar. ABD, Hamas'ı oyun dışı bıraktıktan sonra yerine koyacağı aktörün (İsrail ve Mısır'la iyi geçinecek bir aktör) meşruiyetinin nasıl sağlanacağını kara kara düşünüyor. "Hamas'sız bir Filistin'de meşruiyeti nasıl sağlarız" sorusunu muhataplarına soruyorlar. Ankara'nın bu konudaki tavrı net: Filistinlilerin oyuyla işbaşına gelmiş, toplumsal tabanı olan bir aktörün varlığının reddedilmesi söz