Cem Sancar

Sabah

Fuzuli aşklar, gereksiz işler

Aşk kırgını bir bahçeyiz. Hüzün bizim göbek adımız. Yalnız hüzün dediysek yas değil. Esasında klasik müziğimizdeki gibi hüzünbaz bir neşeden bahsediyoruz. Bizim şarkıları çok hüzün var diye eleştirenler aşk acısıyla akşam saati alaturkaya vurmuyorlarsa, açık söyleyeyim yeni ektirdiğim dişimi bile kırarım! Peki aşkı da ektirebilir mi insanoğlu İmpla

Almanya'da Türklere, burada ötekilere

Bir film seyrettim, kapanmaz yaralarla yüzleştim. Hadise 55'de başladı 61'de arttı. Onlara ilk jenerasyon dendi. 73'e kadar Almanya'ya işçi olarak garibanları gönderdik. Yoksul insanlarımızı. O sıralarda bura şehirlerinde bir avuç azınlık çal oynasın vur patlasın şeklindeyken yiyecek aşı olmayan çoğunluğu köylü civanlarımız çıplak soyuldu, dişlerin

Serbest Gezenler

Serbest gezen tavukların yumurtaları organik denmekte, tavsiye edilmekte. Ya serbest gezen ozanların, düşünürlerin ürettikleri, yazdıkları çizdikleri Serbest gezen insanlar vardır. De, nedir bu Serbest Gezen Tavuklardan devam edelim. Biliyorsunuz fabrika görünümlü yerlerde tavukları dar hücrelere sıkıştırıp kilo aldırırlar veya yumurtlatırlar. İşte

Yallah Arabistan'a

Arap karşıtlığı aslında sadece Arap karşıtlığı mıdır Öyle olmadığını biliyoruz. Mevzu Araplar değil. Mevzu derin, hadise yeniklerin yenenlere yaranma çabası! Olay Osmanlının son zamanlarında başladı. Bakmayın siz savaş sırasında İttihat Terakkinin mecburen Alman tarafında yer almasına. Hepsinin içinde İngiliz hayranlığı vardı. Klasik batı müziğiyle

Kanatsız kuşlar gibi

Tevfik Fikret'ten girelim: "Kimseden ümmid-i feyz etmem, dilenmem per-ü bâl, Kendi cevvim, kendi eflâkimde, kendim tâirim... " Yani, kimseden feyz, kol-kanat istemem; kendi dünyam, kendi göklerimde kendi başıma uçarım, demiş. Köksüz ve boş bir heyheylenme! Kendine tapınan bireyin cinneti. Tanrısız bir yalnızlıkta kanatsız çırpınmalar ve hüsran. Hat

Bıktım, seninle baş edemem ben

"Dalkavuk olanı hizaya getiremem. Sorma bana ben görünmezi göremem. Merak eden kendine yönelsin. Boş yere kimseyi oyalayıp üzemem. Geçici şeylere heves edip üzülemem. Fikrim, hevesimi alt etsin..." Dalkavuk enteresan bir kişiliktir. Bunun gazetecisi vardır, televizyoncusu vardır, bürokratı vardır. Hatta özel kalemi bile vardır. Geçtiğimiz yıllarda

Bahçe duvarından aştım

Bahçe duvarından bir aştım, bir baktım dışarda başka bir dünya usta! Dediler; aman aşma bahçe duvarını, sonra selam vermezler sana. Gitme bahçeden aykırı, biliyorsun yazar dediğinin okunmaz esamesi. Alimallah, aforoz edilirsin, valla billah. Hava beter sıcaktı, üstüme hortumla su sıktım, kanatlarımı bir açtım, tırak diye bahçe duvarını aştım. Aşar

Kapat gözlerini kapat

Sana bir şey söyleyeceğim kapat gözlerini. Bir eşarp bağla istersen. Hani o ömrü tüketilen kızlar var ya baskı odalarında ister onların eşarbı olsun bu ister avare bir yazarın fuları. Fark etmez. 70'lerin bağrı yanık gençliğinin duvar yazılarından sonra ellerini sildikleri yol kenarına atılmış labarda gazete parçası da... Kapat gözlerini. Kapat, in

Yazarlar geldi

Eski gazeteci medya boğuntusundan sıyrılmış kendini okumaya vermiş ve sıkı bir senaryo yazmıştı. Beş gencin bilinmez bir gelecekteki maceralarını, Beyaz Türkler ve 'Zenci' Sufiler arasındaki çatışmayı, Büyük İstanbul depreminin ardından iki kampa bölünen şehri, merhametsiz zamanları... Aslında cumhuriyetle ve ülkenin gidişatıyla alâkalı bir yüzleşm

Yakamda bir İstanbul kokusu

Yazılarımı izleyen sevgili okur biliyor, bir anneanne çocuğuyum. İstanbul Sur içinde, Samatya-Langa arasında büyüdüm. Bir hediye, ilk yaşlarda zihin aydınlanması yaşadım. Çevremin resimlerini, ses ve kokuları beynime nakşettim. Ne zaman o vakileri düşünsem her şey buğulu bir sinemaskop film olarak belirir alın perdemde... Sürme çekmiş zarif kadınla